Dünya yükselip sonra kaybolan şirketler ile dolu.
Her biri büyürken etraflarında gözleri parlak bir dolu insan olan şirketler … şöyle yapacağız … nasıl başardık ama … falan filan.
Sonra büyümenin verdiği bir huzur > sonra kendini bilmezlik > sonra müşterilerinin suyunu çıkartma dönemi başlıyor olabilir.
Sonra bu canı sıkılan müşteriler kendilerinin canını sıkanların alternatifleri oluşsun diye “müşteri gruplarına dönüşür”.
İşte bu gruplar şu anda can sıkan firmanın rakipleri için serpilip büyüme alanları olma işlevini yerine getirirler.
O milletin canını sıkan önce bir taneden fazla kendi üzerine gelmekte olan firma görür … Bu son ihtardır.
Ya hemen toparlanır ve hepsini yok etmek için “müşterisinin kim olduğunu hatırlar” ya da çoğu kez olduğu gibi “bunlar kendilerini ne zannediyor” der ve müşterisinin suyunu çıkartmaya devam eder.
İşte yolun sonu.
Çünkü arkasında gerçek müşteri desteği olan hiç bir hareket öyle kolay kolay kaybolmaz.
Sonra muhtemelen sert bir rekabet başlar.
Savaş bittiğinde “müşterinin canına okumayı kendisinde hak gören şirket” çok yara alır. Bu yaralar ile yaşar mı yaşamaz mı beni ilgilendirmiyor.
Müşterisinin kim olduğunu unutmasaydı ! Konjonktür kimseyi affetmez.