Ben iş hayatına başlayalı uzun yıllar oldu, çok sayıda insanla tanıştım, çok sayıda insan hakkında okudum veya haberim oldu.

Marilyn Monroe ile karşılaşmış olmayı çok isterdim.

Bazı insanlara bakınca özel olduğunu düşünürüm, bu sonuca ulaşmam 10-15 saniye sürer, bugüne kadar pek yanılmadım.

MM ile ilk karşılaşmamı hatırlamıyorum ama çocukluğumdan beri onun özel bir insan olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. 1962′de öldüğü zaman sadece 36 yaşındaydı ve bir fotoğrafını gördüğünüzde onun adını hatırlayabiliyor iseniz bu onun özel birisi olduğunu kanıtlıyor.

Hangimiz 36 yaşında onun geldiği yere gelebildik ?

Kariyer yapmak isteyen veya istemeyen herkese hayatını okumayı öneririm …

Kriz Yönetimi


Kriz nedir ?

Organizasyonumuzu, şirketimizi tehdit eden ani bir olay gelişmesidir. Dolayısı ile bir olayın “kriz” olarak isimlendirilebilmesi için 3 şeyin bir araya gelmiş olması gerekir:

- Tehdit, şirketimizi, ortaklarımızı, genel çevreyi …
- Ani olması, şaşırtması, beklenmiyor olması
- Kısa süre içinde karar verilecek olması

Kriz ortamı doğduğunda klasik yönetim metodları veya alışılagelmiş çalışma kurgusu da sürdürülemez duruma düşebilir. Genellikle krizlerin iki yüzü vardır, ilki gerçek ikincisi ise algılanan şekli, krizi yönetecek olanlar her ikisi ile de mücadele etmesi gerekecektir.

Olayları kendisine, başkalarına ve çevreye en az hasar verecek şekilde yönetebilmek ve herkesin güvende olabileceği ortamı sağlayabilmek kriz yönetiminin veya yöneticisinin performans kriteridir.

Ne tür krizler olabilir

- Çevrede veya organizasyon içinde meydana gelen patlama, çökme, yangın gibi ani olaylar.

- Tabiat Ana tarafından yaratılan deprem, fırtına, sel, toprak kayması, kuraklık, volkan patlaması gibi olaylar ve yarattığı krizler. Örneğin Yalova Depremi. Elbette bazı doğal olayları sadece Tabiat Ana’ya bağlamak olmaz, örneğin “dere yatağına” veya “normalde bataklık, göl olması gereken bir yere” konut yapıp sonra da “su bastı, kim bize yardım edecek” durumunun Tabiat Ana ile tek ilişkisi onun hafızasıdır, Tabiat Ana’ya göre orada “dere” olması gerektiği için sadece bunu hatırlıyor … İşte işin bu kısmı “Risk Yönetimi” oluyor

- Teknolojinin sebep olduğu krizler, örneğin Meksika Körfezine Petrol Sızması (BP-2010). Bence “teknolojinin yarattığı” bir kriz olamaz, burada yer vermemin sebebi genelde böyle sınıflandırıldığı içindir. Gerçekte ise bunlar birer ” insan hatası ” ve genelde de insanların ” daha fazla tüketme ” arzusundan kaynaklanan olaylar.

- Saldırı veya terör olaylarının yaratabileceği krizler. Bu durumda kriz yöneticisinin koordinasyon ve halka ilişki yeteneği ortaya çıkacaktır.

- İşyerinde meydana gelebilecek toplu hareketler.

- Dedikodular, firmanın yaptığı iş veya ürünleri hakkında karalama kampanyaları veya müşterileri tarafından açılan davalar, anlaşmazlıklar. Bu tür olaylar geniş bir insan topluluğunu etkileyebileceği için medya ilişkileri, devlet kurumları ile olan ilişkiler ön plana çıkabilir.

Bir insanda bu yeteneğin olup olmadığını nasıl anlayacağız :

Değişik türde krizler için sahip olunması gereken nitelikler bir miktar farklılık gösterebilir ancak hızlı karar verebilme, insiyatif alma, güvenliği ön planda tutma, koordinasyon sağlayabilme, iyi haberleşme sağlayabilme gibi noktalar en temel olanlarıdır.

* Bu kişi bir acil durumda kiminle nasıl çalışacağını biliyor olmalı, güvenlik ve karşı tedbir alma konularında yeterince hızlı davranacağına inanıyor olmalıyız. Örneğin güvenlik prosedürlerini çok iyi bilen ancak hızlı karar veremeyen birisi asla yeterli değildir.

* Güvenlik ve çevrenin korunması hakkında bilgi sahibi olmalıdır

* Insiyatif alabilmelidir. Her acil durumda birisinin insiyatif alması gerekir, doğru insanın doğru aksiyonu üretebilmesi krizin çözümü için esastır. Örneğin trafik kazalarında sıkışan yolcuları o anda karga tulumba çıkartmaya çalışmak hatalı bir insiyatif durumudur.

* Yapılmakta olan işlerin, operasyonların, çalışma koşullarının içinde kriz sebebi olabilecek konulara karşı hassas ve uyarıcı olmalıdır. Krizleri önlemeye çalışmak “risk yönetimi” kapsamına girer ancak krizlerin nasıl oluşabileceğini hakkında fikirlerini paylaşmasına bir engel yoktur.

* Koordinasyon sağlayabilmelidir, bunu yaparken hem kendisinin hem de başkalarının güvenliğini sağlayabilmelidir. Bir yangın çıktığında ön saflara koşan bir kriz yönetici adayı yeterli bilgiye sahip değilse kendisine zarar verebilir, iyi bir yönetici adayını kaybetmemize sebep olabilir …

Başarılı sonuç almaya çalışmak, bunun için yolu bulmak, yöntemleri uygulayabilmek bir insanın hem iş hem de özel hayatında onu ileriye taşıyabilecek bir kuvvettir. Kariyerinde ilerlemek isteyen herkesin bu konuda kendisini geliştirmesi gerekir.

Tutkulu ve enerjik, bir iş için iç veya dış standartları aşmayı öngören bir anlayış ile sonuç almaya çalışmak, sonuca ulaşmadan durmamak, çıkan engellerden yılmadan ileri devam etmek, sürekli gelişmeye inanarak başkalarını da bu doğrultuda motive etmek sonuca ve başarıya odaklı olmanın tarifi olabilir.

Şimdi daha iyi anlaşılsın diye bir de tersini tanımlayalım. Bu profili hemen tanıyacaksınız çünkü hepimizde biraz var:

Enerjisini bir çok işe yaymaya çalışan, hatalı öncelikler ile uğraşan, bu günün işini yarına erteleyen, geçmişten ders almayıp hep günü kurtarmaya çalışan, acil işi bir türlü bitmeyen, gelecek için bir şey yapmayan …

Sonuca odaklı olmanın dozu kaçarsa

Her şeye rağmen sonuç almaya çalışmak insanlar arası kuralları ve davranış etiklerini zorlayabilir. Eskiler ne demiş “azı karar çoğu zarar”.

Eğer bir yönetici iseniz her şeye rağmen yaklaşımı takım oyununu bozabilir, elemanlarınızı bir arada veya şirketinizde tutamayabilirsiniz. Eskiler bunun için de demişler ki ” hırs soğuk yenmesi gereken bir yemektir “.

Bir süre sonra “ben merkezci” olma ihtimaliniz yükselebilir, ne yapılması gerektiği ile ne yapmanız gerektiği bir birine karışır. Mantığı zorlayan biçimde baskı veya eleştirilere kapanma ihtimali gerçekleşebilir. Bütün bunlar sizi geriye dönüşü zor bir yola sürükler, yolun sonu işinizin de sonu olabilir. Eskiler bunun için de bir şey söylemiştir herhalde …

Bu durumu engellemek için kendinize şunları sorabilirsiniz :

Acaba ben insanları kaybetmek pahasına sonuçların elde edilmesine çok mu fazla önem veriyorum ?

Hedefe başka bir yoldan gidebilmenin imkansız olduğunu niçin düşünüyorum, başka bir yol için isteksizmiyim mi acaba ?

Ben niçin başarıyı başkaları ile paylaşmak istemiyorum, dünyanın merkezi ben miyim ?

Kendinizi geliştirmek için ise şunları yapabilirsiniz :

- Ekibiniz ile hedefi, zaman ve aksiyon planını paylaşmalısınız

- İnsanların kritik konularda aradığı, başvurduğu insan olmaya çalışmalısınız

- Karşınıza çıkabilecek engelleri önceden tahmin etmeye ve olunca ne yapabileceğinizi düşünmeye çalışın (Bence en zoru budur, insan evladı her şeyi aşabileceğini varsaydığı için çoğu kez ön hazırlık yapmaz … bakın etrafınıza herkes “en iyi otomobil sürücüsü” değil mi … inanmıyorsanız sorun ondan iyisi var mı diye … o zaman niçin araba sürmeyi öğrenmeye çalışsın ki …)

- İş konusunda kendinize yöneltilen okları “iş” olarak algılayın, hatalarınızdan öğrenin. Size yapılan eleştiri veya ufak çaplı saldırı operasyonlarından dersinizi alın ve devam edin. Eğer yapılan saldırı kişisel temelli bir şey ise de boşverin, siz devam edin … bir süre sonra dikiz aynanızda sadece boş bir yol göreceksiniz

- Neleri daha iyi yapmalısınız, nasıl daha iyi organize olabilirsiniz, performans kriterlerini ve hatta söylenmemiş olabilecek performans kriterlerini anlamaya çalışın. Çözülecek problemi sadece çözmekle kalmayın, onu nasıl bir başkasının uzun süre aşamayacağı bir noktaya taşıyabileceğinizi de düşünün.

Peki biz nasıl anlayacağız birisinin böyle olup olmadığını :

* Fırsatları görüyor ve onlar için harekete geçiyor mu ? Yoksa sadece dudak tiryakiliği yaparak “olsa”, “yapılsa” gibi zeki yorumlar mı yapıyor.

* Kendisi ve ekibi için performans standartlarını yüksek tutuyor ve onlara ulaşmanın kendisinin ve ekibinin sorumluluğu olduğunu ifade ediyor mu ?

* Zor hedefler için yeni yol ve yöntemler bulmaya çalışıyor, bu konuda ısrarcı davranıyor mu ? Bunun tersi fazla bir şey yapmadan beklemek ve etraftakilerin hedefi unutmalarını ummaktır.,

* Yaptığı işte pozitif, başarı için samimi olarak yardımcı olmak isteyen ve aynı zamanda başkalarının da ulaşmak durumunda olduğu hedef için onlara istekli bir biçimde yardımcı olmak istiyor mu ? Bunun tersi benim çok işim var arkadaşlar, elimizi sizin işe süremem zaten beni de ilgilendirmez …

* Başkalarını fikir ve önerilerini açıklamaları için motive ediyor mu ?

* Başkalarınında performansını yükseltmek için çalışıyor mu yoksa sadece kendisini öne çıkartmaya mı çalışıyor ?

Detaylara Önem Vermek

Detay denilen şey organizasyon içinde bulunduğunuz noktaya göre değişir. Örneğin 38 fabrikası olan bir şirketin yöneticisi iseniz fabrikaların hangi ülkelerde olduğunu bilmek bile detay sayılabilir, bir bakım mühendisi iseniz uğraştığınız makinanın sigortası bir detay olabilir. Diğer yandan “bir işi yaparken detaylara dikkat et” denildiğinde o işin etkileyeceği ve etkilenebileceği noktaların hepsini dikkate al demek istiyorsunuzdur.

Detaylara Önem Vermek : Bir işi yaparken küçük yada büyük olduğuna bakmadan o işi çevreleyen ve o işin çevrelediği her noktayı dikkate almak, kaynakları dikkatli kullanmayı becermek, planlama yaparken bu unsurları dikkate alabilmektir.

Örneğin stok sayımı yapacaksınız, önce ne yapmanız gerekir ? Stok alanında fiziki harekete son vermeniz, bilgisayar üzerinde sayım başlamadan önce bir liste elde etmeniz gerekirdi. Şimdi düşünün, işin bilgisayar kısmını umursamadınız ve “sadece saydınız” … Bu durumda sayımınızı kıyaslayabilecek bir noktanız olmadığına göre iş eksik yapıldı demektir.

Veya siz müdürünüz için bir randevu alıyorsunuz. Bunu yaparken randevu yerini bir alışveriz merkezi olarak not alıyorsunuz ve restoranın ismini yazmıyorsunuz veya size söylenmiyor ve siz de atlamış oluyorsunuz …

Peki bir insanın detaylara önem verdiği nasıl anlaşılabilir :

* Elde ettiği bilgiyi çapraz olarak doğruluyor mu ? Mesela randevu yeri çok bilinen bir yer değil ise internet üzerinden haritaya bakıp doğrulama yapıyor mu, o noktada otopark imkanlarını sorguluyor mu ?

* Başkalarına ilettiği bilgi net ve kullanılabilir bir format içinde mi ?

* Kendisinden beklenen bilgiyi umulan ve kullanışlı olabilecek bir süre içinde aktarabiliyor mu ?

* Hem kendisinin hem de başkalarının yaptığı işi gözlemleyerek düzeltici aksiyon üretebiliyor mu?

* İşini prosedür ve standartlara uygun olarak gerçekleştiriyor mu ? Prosedürlerde gördüğü eksikliği hem kapatıyor hem de düzeltici çalışma öneriyor mu ?

* Aaa, onada mı bakmam gerekirdi veya bana bunu söylemediniz … diye tepki veriyor mu ?

Şeytan ayrıntıda gizlidir sözü doğru ise ayrıntılara girdikçe ortaya çıkacak olan şeytan bana ne yapar diye düşünmüyor iseniz o zaman şeytandan da korkmuyorsunuz demektir, ne güzel … Bu son cümleyi detaylara olan hakimiyeti test etmek için kullanabilirsiniz.

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde ?performans ölçümü?, ?performans yönetimi?, ?yetkinlik esaslı değerlendirme? giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür. Sizlerinde yorum veya yazılarınız ile katkılarınızı bekliyorum.

Profesyonel Olma, Profesyonellik

“Konuşmasının, seçtiği kelimelerin, davranışının, görünüşünün ve genel durumunun başkaları üzerinde yapacağı etkiyi dikkatlice düşünen ve karşısında ki insanlar üzerinde istediği etkiyi yaratacak biçimde davranan kişi veya bu şekilde davranmak.”

İlk bakışta samimiyetsiz gibi görünen bu tanımlama tam da böyle değil. Neticede bütün liderler bu yeteneklerin bir kısmına sahip ve başarılı uygulayıcılardır, liderlik olmasa bugün için var olan toplumsal düzen olmazdı (başka bir şey olurdu, daha mı iyi olurdu acaba …). “Profesyonellik” iş hayatında çok aranan bir yetkinlik, çünkü iş yapma düzenimizin üzerinde durduğu kurgu ve kurallar bu tür değerler ile donatılmış durumda.

Şimdi gelelim “profesyonel” olanı nasıl anlayabileceğimize …

* Birinci madde dış görünüşe gösterilen özen ve temizlik, bunun koşullara ve ortama uygun ve yakışır olması.

* Başkaları tarafından nasıl algılanacağını anlıyor olmak. Örneğin herkesin takım elbise ile katıldığı bir toplantıda “ne var bu delikli kot pantalonda, en iyi marka, bunlar anlamıyor” şeklinde savunma yapmanın bir anlamı yoktur. Anlaması gereken onlar değildir.

* Başkaları üzerinde “pozitif etki” yaratacak olan davranışları önceden hesaplayabilmek ve buna uygun davranmak. Bu maddeyi biraz “rol yapma” gibi düşünebilirsiniz ancak hayat sadece siyah ve beyaz değil. Karşınızdaki kişiye çok kötü bir olayı “pozitif” sonuç alacak şekilde aktarmanın bir yolunu bulmalısınız diye düşünmelisiniz. Yoksa iş “Negatif” olmak, “Kötü” olmak ise bu zaten en kolay şeydir.

* İnsanlar ile göz temasından kaçınmaz, isimleri ile hitap eder, arkadaşlık oluşturmak ister. “Profesyonel” işini bilen kişi olduğuna göre insanlar ile iş yapabilmenin yollarını izlemek zorunda olan kişidir aynı zamanda.

* Beraber çalıştığı kişilerin haklarını korur, iş saatleri içinde “kişisel telefon”, “izin alma”, “başkalarına iş yükleme” gibi faaliyetlerden sakınır. İş ortamının huzurlu olması için çaba harcar.

* Bir profesyonel yaptığı işi sever. Yaptığı iş hayalinde olan iş olmayabilir ancak o noktada o işi yapmak üzere ona güvenilmiştir, mızmızlanmak profesyonel bir kişinin davranışları arasında olmamalıdır. Eğer yapmayacak, aksatacak ise o işi bırakmak da profesyonel bir davranıştır.

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde “performans ölçümü”, “performans yönetimi”, “yetkinlik esaslı değerlendirme” giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür. Sizlerinde yorum veya yazılarınız ile katkılarınızı bekliyorum.

Adaptasyon, Uyum Sağlayabilme

Adaptasyon, çevre ve koşulların değişmesine ayak uydurabilmek veya bir canlının bir hedefi gerçekleştirebilmek için davranış ve metodlarını değiştirebilmesi olarak tanımlanabilir. Uyum sağlayabilen canlılar her durumda değişikliğe karşı “pozitif” bir karşılık vermekte, yeni yol ve yöntemlerin öğrenilmesine “istekli” davranmaktadır. Diğer türlü zaten adapte olamazlar.

Biraz aklınızı zorlarsanız bu kavramın “survival of the fittest” veya “doğal seleksiyon” tanımları ile benzerliğini görebilirsiniz. Bu tanımlara göre de hayatına devam eden türlerin en güçlü olanlar değil ortama en iyi adapte olanlar olduğunu kabul edebilirsiniz.

Her ne kadar şirketlerin 35 m2 içinde yaptıkları değerlendirmeleri etkilemeyecek bile olsa dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var. Uyum sağlamak, adapte olabilmek her zaman iyi bir şey mi ?

Eğer herkes şartlara uyum sağlar ise şartları kim değiştirecek ? Neyse onu da insan kaynakları uzmanları hangi göreve hangi yetkinlik gerekli aşamasında düşünsünler …

Bir insanın adapte olabilme isteğininin olup olmadığını nasıl anlayabiliriz şimdi bu ip uçlarına bakalım.

* Değişikliklerin niçin çalışmayacağını değil “nasıl çalışacağını” araştırır, yöntem geliştirmek için pozitif çaba gösterir.

* Değişikliklere hızlı tepki gösterir ve uyum sağlamaya çalışır.

* Etkinliği arttırabilmek için pozitif önerilerde bulunur, çevresini uyum çalışmasının içine çekmeye çalışır

* Yeni metodları öğrenmeye isteklidir, bir köşeye çekilip nasıl başarısız olunacağını değil yenilikleri nasıl hayata geçirebileceğini düşünür.

* Taktik veya stratejisini değişen duruma göre gözden geçirir, gerekirse değiştirir.

* Eleştiri veya geri beslemeyi kendisini yeniden düzenlemek için kullanabilir.

* İş temposunda olan değişikliklere uyum sağlar, ekip arkadaşlarına karşı adildir, üzerine düşen yükten kaçmaz. (Bu durum bir çalışanın hoşuna gitmiyor veya buna uyum sağlamak istemiyor olabilir, her şeye uyumlu olacağız diye bir konu elbette yoktur ancak adil olmak, kaytarmamak gerekir)

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde “performans ölçümü”, “performans yönetimi”, “yetkinlik esaslı değerlendirme” giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür. Sizlerinde yorum veya yazılarınız ile katkılarınızı bekliyorum.

isgorusmesi

İlk bakışta sizinle iş görüşmesi yapanların bir çok teknik ayrıntı peşinde koştuklarını düşünebilirsiniz ancak onlar da insandır ve aslında her insan gibi bu durumda 3 temel nokta onları çok etkiler. Bu noktalara dikkat ederseniz kariyerinize kesintisiz devam edebilirsiniz.

Yeterlilik : Görüşmeciler iş için gerekli yeterliliğe ve kişisel becerilere sahip, en az kontrol ve denetim ile işi yapabilecek kişileri işe almak isterler.

Yüklenebilme : İşi en çok almak, aldıktan sonra zorluklara aldırmadan, kendi kendini motive ederek işini yapabilecek kişi aranıp bulunmak istenir.

Kimya : Görüşmeciler bir arada rahat hissedebilecekleri kişileri işe almak isterler. Kimyasal uyum olarak isimlendirilen bu özelliği yeni kuşak ?elektrik almak? olarak isimlendiriyor. Nerede ise bütün görüşmeciler kendi şirket kültürlerinin farklı olduğunu düşünür ve yeni katılacak kişinin mevcut ekip ile uyum sağlayabilecek olmasına dikkat ederler.

Yeterlilik ve Yüklenebilme özelliklerinizi size yönlendirilecek sorulara iyi ve pozitif cevaplar vererek göstermelisiniz. Ama kimyasal uyumunuzu ses tonunuz ve vücut lisanınız belirleyecektir.

Unutmayın ki görüşmeciler sadece ne söylediğinize değil nasıl söylediğinize de bakarlar.

Bundan belki 1 yıl önce “Gençler İçin El Feneri” isimli bir yazı yazmıştım (yazı için tıklayınız >>>). O yazıyı yazarken daha çok okul hayatlarını tamamlamak üzere olanları düşünmüş, genç endüstri mühendisleri için özel bir bölüm eklemiştim (ben de endüstri mühendisiyim).

Bugün ise biraz daha geniş bir grubu düşünerek bazı konulara değinmek istiyorum. Bu yazıda son üç yıl içinde verdiğim yaklaşık 150 seminer, katıldığım onlarca toplantı ve analizine katkıda bulunduğum iş problemlerinin izlerini bulabilirsiniz.

Bence güçlü aile desteği dışında herkes kendi kariyerini kendisi oluşturur. Güçlü aile desteği “konjonktür” olarak değerlendirilebilir (elbette onu kullanmak için becerilere sahip olmalısınız).  Örneğin benim ailem çok zengin veya çok güçlü ilişkilere sahip olsun ve ben de ortalama bir insan olayım. Bana denk başka bir ortalama insandan muhtemelen daha başarılı gözükeceğim. Başarılı olurum olmam ama daha önde görünme ihtimalim oldukça yüksek. Bu nedenle konjonktür faktörünü bir kenara bırakıyorum.

Profesyonel hayatta farklı beklentileri olan insanlar ile tanıştım, bazısı yerinden memnun ve öyle kalmak istiyordu bazısı ise ilerlemek. İş hayatında yerinde durabilmeniz için bile bir miktar ilerlemeniz gerekir, onun için gözler hep açık olmalı ama olamıyor maalesef.

Kariyerinizde ilerlemek için geleceğe yatırım yapmalısınız …

Bunu bizde biliyoruz, sen bize daha kolay bir yolu yok mu onu söyle … dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ben bu cümleyi içinden geçirenlerin çoğunluğunun  bunu bildiğini veya içinde hissettiğini düşünmüyorum.

Ne demek geleceğe yatırım yapmak ?

Kimin için diye bakalım isterseniz önce.

Örneğin bir ana baba çocuklarının olabilecek en iyi eğitimi almalarını sağlayarak geleceğe yatırım yaptıklarını düşünür. Başka bir aile ise çocuğunun okul eğitiminin yanında hayat eğitimine de dikkat eder, bazıları ne ona ne buna dikkat etmez. Ama sorarsanız hepsi ellerinden geleni yapmışlardır.

Örneğin 20-30 arası bir yaşta olun.

- Anne veya babanız kendi gelecekleri için son 1 ay içinde ne yaptılar, yoksa bir yaştan sonra böyle bir şey olamaz mı ?

- Peki siz ne yaptınız, son 1 ay içinde okulunuzda neyi başardınız, iş hayatında hangi problemin çözümünde başkalarına yardımcı oldunuz ?

- İçinde bulunduğunuz proje başka bir projenin önüne geçebildi mi ?

- Bundan 1 sene sonrasında ihtiyaç duyabileceğiniz bir yetkinlik için bugünden çalışmaya başladınız mı ?

- Haftaya yapılacak olan toplantı için hazırlamanız gerekenleri herkesten daha iyi hazırladınız mı ?

- Vaktinizin en azından % 30′unu bugün değil ama yarın gerekli olabilecek bir konu için kullanıyor, gerekirse bunun için fedakarlık yapıyor musunuz ?

- Grup çalışmalarında itiraz ederek zekanızı mı gösteriyorsunuz yoksa grubun takıldığı noktayı aşabilmesi için insiyatif alarak öneriler geliştiriyor musunuz?

Bu tip soruları düşünürken bir başkasından yardım almanız, başkalarının sizi bu sorular ışığında nasıl gördüğünü anlamaya çalışmanız çok yararlı olacaktır, ne de olsa insan kendisine karşı çok tarafsız olamıyor. Benim annem hep “akılları pazara çıkarmışlar herkes kendi aklını satın almış” derdi.

Aslında bu işin teknik bir ismi de var “kişisel swot”. Bu sayede kendinizi daha objektif görmüş olursunuz.

Çok çalışmak ile kariyer geliştirmek aynı şeyler değildir

Çok çalışıyor olabilirsiniz ama bu ilerlemenizi sağlamayabilir. Bazı iş ortamlarında işini çok iyi yapan insanlar hiç ilerlemeyebilir çünkü orada o işi daha iyi yapabilecek başkası yoktur. Ne kadar basit değil mi ? Peki daha az iyi yapmak bir çözüm olabilir mi ? Bence kovulma sebebi olur onun için denemeyin. Peki ne yapacağız ?

Kariyerinizin gelişebilmesi için yönetebilmeyi öğrenmelisiniz. Bunun yolu önerilere açık, öğrenen, risk alabilen ve iş delege edebilen bir insan olabilmenizden geçiyor. Eğer bunların yerine söylenen şeyi en iyi yapan olmayı seçerseniz bence ilerlemeniz mümkün olmaz, çevresi ile düzgün ilişki kuramayan, çevresinde bulunan insanları geliştirmeyen, etrafında olanları çalıştığı işin hedefleri ile birlikte düşünerek aksiyon alma insiyatifini alamayan bir kişinin ilerlemesi tamamen tesadüftür.

Örneğin şirketinizin “rekabet parametrelerini” ve “pazar gerçeğini” bilmiyor ve aklınız “kapalı” ise muhtelif fırsat veya tehdit senaryolarına karşı “ama biz öyle yapmıyoruz zaten” gibi garip bir savunma üretirsiniz. Bu duruma da yine kendi ailemden bir öğüt ile cevap vermek istiyorum. Benim dayım sinema işindeydi, bana muhtemelen 4-5 yaşımda söylediği bir cümleyi hep hatırladım, “Cengiz, bütün filmleri kendi mantığı içinde seyretmelisin, saçma film diye bir şey yoktur !”.

Benim önerim iş problemlerine yaklaşırken kendi kusurunuzu örtecek bahaneler yerine “ne oluyor burada, ben bu durumdan kendime ne pay çıkartabilirim” diye düşünmektir. Düşünen düşünür, düşünmeyen düşünmez …

Kariyer konusu sadece gençler için değildir

Ben 50 yaşımı geçtim, çevremdekilerin büyük bir kısmı 40 – 60 aralığında, bir kısmımız olayı seyrine bırakmış bir kısmımız ise kariyerlerine yeni ayrıntılar eklemeye devam ediyor. Bence bu yaşlarda bulunanlar eğer isterler ise 25-35 aralığında bulunan gençlere göre çok daha oturaklı adımlar atabilirler.

Benim yaşlarımın çok tehlikeli bir özelliği var. Eğer profesyonel olarak çalışırken işinizi istemeden kaybederseniz yenisini bulmanız çok güç oluyor. Buna hazırlıklı olanlar köşelerine çekilebiliyor ama olmayanlar için hayat bir anda güçleşiyor. İşte bu yüzden 40′lı yaşları geçmeye başlayan kişilere vitesi yükselterek devam etmelerini, kariyerlerini gözden geçirip gerekli ayarlamaları yapmalarını şiddetle öneriyorum. Çalışmaya devam etmek zorunda iseniz melekelerinizi (yetkinlik) arttırmalı bazı konularda genç rakiplerinizin önüne geçmelisiniz. Bunun için iş hayatının değişen durumunu gerçekten anlamak (kahve sohbetlerinde kullanılan magazin başlıkları değil), kendi mesleğiniz ile ilgili konularda tazelenmeyi, bilgi sistemlerini anlamayı ve kullanmayı mutlaka planlamalısınız.

Bundan yıllar önce bir muhasebe müdürü bana “Bir şey sormak istiyorum, bizim programcı bana dedi ki MRP programı gelince artık mahsup fişlerini ben değil o yazacakmış, biz fiş yazmayacakmışız, muhasebeyi kim yapacak, bunlar doğru mu ?” … Ben kısaca sizin programcı konudan bihaber bir arkadaş galiba sen kalbini ferah tut dedim …

Ancak bu endişeyi taşımak yerine konuyu anlamaya çalışmalı ve o programcıya sen diyorsun arkadaş o iş senin dediğin gibi değil şöyle şöyle yapılacak demeliydi … Ancak o zaman kendisini geliştirerek şirketinin çıkarlarını korumuş olurdu.

Pozitif veya negatif olmak hakkında …

Hangisi daha ilginç :

1. Yarın deprem olacak

2. Yarın hava güneşli olacak

veya

1. Ekonomi çok kötü, 1 hafta içinde bankalar iflas edebilir, herşeyinizi kaybedebilirsiniz.

2. Ekonomi yolunda, yatırımlar artıyor, işsizlik azalıyor.

Negatif söylem medya ve insanlar tarafından daha hızlı algılanır ve çoğunlukla daha fazla ilgi uyandırır (ben bu tip söylemleri duyduğum zaman ya kanal değiştiriyorum ya da anlatılanlar ile hiç ama hiç ilgilenmiyorum, “Biz burada sadece mutluluk ve zenginlik hakkında konuşuruz, eğer hüzünlü ve karamsar bir hikayeniz var ise onu duymak istemeyiz” sözüne uygun davranmaya çalışıyorum, tavsiye ederim …). Aynı zamanda negatif söylemin insanı daha entellektüel gösterdiğine inanılır, sorunların farkında olan ve onu ortaya koyan insanlar başka ne olabilir ki !

Bence zor olan pozitif fikri geliştirmek ve çözüme ilerlemektir. Hayır, olmaz, bizim burada çalışmaz, denemiştik olmamıştı, sen nereden bilebilirsin ki, biz yıllarımızı bu ise verdik müsaade et bilelim … gibi cümleler ne söyleyene ne dinleyene para, iş, imkan kazandırmaz. Şu soruya cevap üretilmelidir > Şimdi ne yapacağız, başarılı olmak için hangi aksiyonları gerçekleştirmeliyiz ?

Negatif söylem tutturmak çok kolaydır, eğer siz bu yolu izliyorsanız kolayı tercih etmişsiniz demektir ve bu size bir şey kazandırmayacaktır.

Diyebilirsiniz ki birisinin şeytanın avukatlığını yapması gerekmez mi ? Evet gerekir ama şeytanın avukatlığını yapmak analiz yapmak ve kötü ihtimallere karşı aksiyon planı üretmek demektir. Kısacası olası bir negatif duruma karşı strateji geliştirmek şeklinde yapılmalıdır.

Gençleri anlıyorum ama bazılarına katılmıyorum …

Kim en az enerjiyi harcayarak (hatta hiç harcamadan) en yüksek hız, başarı, para, şöhret istemez, var mı aramızda öyle birisi ? Bu durumu en güzel Bülent Ersoy’un bir sözü olan “fevkaladenin fevkinde” ile tarif edebiliriz.

Gençleri 3 bölüme ayırabiliriz …

- Daha çok çalışmalıyım, kendimi geliştirerek ilerleyebilirim

- Şimdi hangi tuşa basacağım

- Girişimciyim ben

Daha çok çalışarak ilerlemek isteyenler herhalde her ailenin takdir edeceği çocuklar olacaktır. Ama bunun için diplomaları üst üste koyma yöntemine çok katılmıyorum, bir noktadan sonra dışarıda sürmekte olan hayatın içine katıldıktan sonra istenilen sayıda diploma almanın bir sakıncası olmaz ama önce diplomaları alıp sonra kapıdan dışarı çıkmak istemek bence olayı geciktirmek demektir. Ne de olsa öğrencilik gibisi yoktur.

Diğer yandan hangi tuşa basıp iş yapabileceğini sorgulayan arkadaşlara  “bir yerde bir şey yapmanın ne kadar kolay olduğunu düşünüyorsunuz” diye sormak istiyorum. Önerim ise okudukları konu ne olursa olsun gidip geçici bir işte, mesela bir fast food restoranında, bir turizm şirketinde, bir bankanın satış veya ön büro kısmında, bir dükkanda, bir şantiyede (hangi konuya merakları var ise)  bir süre çalışmalarıdır. Şimdi diyeceksiniz ki ne alakası var … Okunulan iki satır kitap ile bir anda bir kaç tuşa basarak başarılı olunamayacağını ne kadar erken öğrenirlerse o kadar iyi olur diye düşündüğüm için bu öneride bulunuyorum, karar basacağı tuşu arayanların, yıllarca basacağınız tuşu bulamayabilirsiniz.

Girişimcileri hep sevmişimdir, elbette risk alıp çalışanları. Ailesinin parasını kullanıp, tembellikleri ile bunu kaybedenleri değil. Girişimciler bir süre alçaktan sürünmeyi (ailelerinin durumu ne olursa olsun) öngörmeli, yılmamalı, bozguna uğradıklarında tecrübeli birisine gidip morallerini tekrar şarj ederek devam etmelidir. İlk problemde geriye dönüyor iseniz, gidilecek yol kalmadığını düşünüyor iseniz hemen yaptığınız işi bırakın çünkü bir girişimci böyle davranmaz ve girişimci ruha sahip değilseniz sakın zaman kaybetmeyin.

Rastladığım diğer bir durum konuları aslında öğrenmemiş, öğrenmek için bir çaba göstermeyen ve özelliklerini bir yerde başarılı olabilmek için yeterli görenler. Bu asla olmaz, olacağına inanıyorsanız gidin milli piyango bileti alın ve şansınızı katlayın. Niçin bu insanlar bilmediklerini anlamıyor ve üzerine gitmiyor ? Çünkü kolay olan bu, belki böyle de olur diyorlar; anlıyorum ama katılmıyorum.

Gençler için tavsiyem : İş hayatınızın başında hangi “size göre vasıfsız” işte çalıştığınızın bir önemi yoktur, öğrenerek devam etmenizin önemi vardır. Size hayatı ve  insanları öğretmeyecek işlerde vakit kaybetmeyin, eğer işleri zorlanmadan yapmaya başladı iseniz bir sonraki adıma nasıl geçerim diye düşünün ve çalışın. Bir vida ancak biraz zorlanarak yuvasına girer ise tutar ve sağlam durur.

Yorumlarınızı bekliyorum …

Diğer benzer yazılarım :

İşinizde ilerlemek, terfi etmek için ne yapmalısınız ?

Kariyerini geliştirmek isteyen kişilere 5 öneri

Her yaştaki insan için 1 aylık kişisel gelişim planı

Gençler için el feneri

Patronunuzun sizden beklediği 3 şey nedir ?

Kendi işini kurmak isteyen girişimciler için …

1. İşten ne beklediğinizi, ne istediğinizi, ne olunca mutlu olacağınızı tasarlamış olmalısınız

Bir çok kişi çalıştığı işte çok da mutlu değildir. Peki işte geçirilen zaman evde geçirilen zamandan daha uzun olduğu halde bu zaman dilimini nasıl daha yararlı geçirebileceğinizi kaç kez düşündünüz. Eğer nereye doğru gitmek istediğiniz hakkında bir fikriniz yok ise sizi oraya götürecek adımları da atamazsınız.

O zaman biraz durup düşünün, 5 sene sonra ne yapmak istiyorsunuz, 10 yıl içinde hangi noktaya ulaşmayı planlıyorsunuz. Benzer bir işimi yoksa tamamen farklı bir alanda mı çalışmak istiyorsunuz. Mevcut işinizde ilerlemek sizin ana planınız mı?

Peki hedefinize doğru gitmenizi kolaylaştıracak adımlar neler, hangi konularda ek eğitime ihtiyacınız var, hangi konularda pratik yapmalısınız. Bunun için kimlerden veya hangi kaynaklardan yararlanabilirsiniz, nasıl bir zaman planını gerçekleştirebilirsiniz.

Kusursuz bir kariyer isteyen herkes önce “ne istediğine” karar vermelidir.

2. Kendinizi tanımalısınız, kişisel SWOT analizi yapmak iyi bir yoldur

Bir çok insan iş ortamında öne çıkmadan, biraz geride durmayı tercih eder. Bunun nedeni kişinin kendi güçlü ve zayıf yanlarından emin olmamasıdır. Hepimiz bir miktar kendimizi kandırır, gerçek özelliklerimizi göremeyiz. Bazen de işe alınmamanın sebebi kendimizde görmek istemediğimiz özelliklerin karşımızdaki tarafından görünmesidir.

Zayıf yanlarınızı geliştirebilmeniz için önce onları tespit etmelisiniz, en iyi yol bunun için başkalarının fikirlerinden faydalanmaktır.

Örneğin sizi iş ortamında tanıyan 7 kişi belirleyin, bunlar iş arkadaşlarınız, eski işyerinizde çalışanlar, müşterileriniz, çalıştığınız tedarikçilerde temas içinde olduğunuz kişiler, eski patron veya yöneticileriniz olabilir. Onlara birer e-posta yollayın ve sizin hakkınızda yapacakları samimi yorum için çok memnun olacağınızı söyleyin. Herhangi bir övgü veya destek cümlesi istemediğinizi de açıkça belirtin.Onlara 3 soru sorun :

1. Benim güçlü yanlarım nelerdir ?

2. Benim zayıf yanlarım nelerdir ?

3.  Zayıf yanlarımı nasıl geliştirebilirim ?

Doğru kişileri seçmeye gayret edin, arkadaş veya aile üyeleri bu iş için uygun değildir. Çünkü onlar hem sizi iş ortamınızda tanımazlar hem de sizi üzmemek için gerçeği söylemeyebilirler.

3. Zayıf yanlarınızı giderin geriye güçlü yanlarınız kalsın

2 numaralı tavsiyeyi yerine getirip farklı kişilerin fikirlerini elde etti iseniz bunu değerlendirmelisiniz. Eğer düşüncelerini sorduğunuz kişilerin sizin hakkınızda yanıldığını düşünürseniz sadece hata yapmış olursunuz.

Eğer sizi tanıyan kişiler sizin bazı zayıf yönlerinizi görebiliyorlar ise iş görüşmesi yaptığınız kişilerde bunların bazılarını görüp sizden vazgeçebilirler.

Bugünün iş hayatında adaylar yeni teknikler öğrenerek kendilerini daha iyi sunmak için çalışıyorlar. İyi bir iş bulabilmek ve kabul edilmek giderek zorlaştığıiçin “zayıf yönleriniz üzerine çalışarak” onları yok etmeli veya azaltmalısınız.

Zayıf yanlarınız ile mücadele edebilmek için başka kişilerin fikirlerinden faydalanabilirsiniz. İş arkadaşlarınıza, patronunuza, arkadaşlarınıza önerilerini sorun ve onları dinleyin.

Eğer bir konuda eğitim eksikliğiniz var ise onu tamamlayın, eğer davranışlarınızı değiştirmeniz gerekiyor ise bunun için bir adım atın.

4. Çevrenizi genişletin

Çok sayıda firma hiç ilan vermeden yeni eleman arar. Siz iş ilanları için basın veya internet sitelerini izlerken bir çok kişi bu yayınlanmayan işler için görüşüyor. Bu tür işler ağızdan ağıza yayılır, tanıdıklar bir birlerine bu yeni işleri haber verir. Dolayısı ile bu işlerden haberiniz olabilmesi için insanların sizi tanıması, sizin yetenek ve tecrübelerinizi bilmesi gerekir.

Kariyerini geliştirmek isteyen bir kişiye verilecek en önemli tavsiye “çevresini geliştirmesi ve görünür olmasını” hatırlatmaktır.

Yeni insanlar ile tanışabileceğiniz yerlere, konferanslara, fuarlara daha sık gitmelisiniz. İnsanlar ile ilişki kurmalı, kendinizi ve yapabileceklerinizi onlara tanıtmalısınız. Konuşacağınız kişiler belki de sizin gibi birinin arandığı açık bir pozisyonu biliyor veya onların bir tanıdığı bu bilgiye sahip olabilir; kimin hangi taşı kaldırabileceğine asla bilemezsiniz.

Yeni insanlar ile tanıştığınızda onlarla samimi olark ilgilenmeli,  onlar hakkında bilgi edinmelisiniz (ne iş yapıyorlar, neleri seviyor neleri sevmiyorlar …). İyi bir konuşmacı olmak yerine iyi bir dinleyici olmanız yeni arkadaşlar kazanmanızı kolaylaştıracaktır.

Yeni insanlar ile karşılaşmanız kolay onlar ile ilişkinizi kopartmadan sürdürebilmek zordur. Onlar yeni iş fırsatının haberini aldığında sizi hatırlayıp bu haberi size aktarabilmeleri için sizi unutmamış olmaları ve size ulaşabilmeleri gerekir. Bunun için bir kaç ayda bir onların hatırlarını sormalı, onlar ile ilgilenmeye devam etmelisiniz.

5. İşi her boyutu ile değerlendirin

İşin size sağlayacağı maddi kazançların yanında başka faktörler de vardır.

Bu işi ne kadar istiyorsunuz ? Uzun vadeli kariyer planınıza ne kadar uygun ? Bu iş size ne kadar keyif verecek ?

Bir işi kabul etmeden önce aşağıdaki noktaları gözden geçirmelisiniz :

Yeteneklerinizin kullanımı : Bu iş yeteneklerinizin ne kadarının kullanımını sağlayacak. Örneğin siz müşteri ile yüz yüze konuşurken başarılı iseniz bürokratik ve kağıtlar ile dolu bir iş size uygun olmayabilir.

İlerleme olanakları : Bu iş uzun vadeli kariyer planlarınıza uygun mu? Bu işi bir atlama taşı gibi mi düşünüyorsunuz yoksa önerilen pozisyon sizi mutlu ediyor mu ?
Patronunuz Kim : Patronunuz ile tanıştınız mı ? Onunla ve yönetim tarzı ile ne kadar rahat edeceksiniz ?

İş arkadaşlarınız kim : Çalışacağınız insanlar ile çalışabileceğinizi, onlar ile başarılı sosyal ilişkiler kurabileceğinizi düşünüyor musunuz ?

İş Ortamı : Çalışacağınız bina, ofis, lokasyon hoşunuza gitti mi? İşyerinizin çevresi sizin ihtiyaçlarınızı karşılıyor mu ?

Kariyerini geliştirmek isteyen geliştirir, bu konuda şikayetçi olmak, talihsizlikten yakınmak yerine kendinizi doğru pozisyonlamalısınız. Bu sitede yer alan yetkinlikler kütüphanesini izlemenizi öneririm.

Diğer bir önerim de Her Yaştaki İnsan İçin 1 Aylık Kişisel Gelişim Planı isimli yazımı okumanız olacaktır.

İletişim karşılıklı iletmek demektir. Bunun olabilmesi için mesajın kaynağı ile hedefi aynı ortamı paylaşıyor olmalılar; örneğin aynı odada veya telefon konuşması yaparak, mektup okuyarak, bugünün teknolojisinde chat yaparak, sms mesajları ile … İletişimin gerçekleşmesi için bakın uzmanlar ne diyor :

“Kaynak tarafından “hedefin” anlayacağı biçime getirilen mesaj hedef tarafından algılandıktan sonra (hedef, gelen mesajı çözümlüyor, yorumluyor) kaynağa bununla ilgili bir tepki verir. Şimdi model tersine dönmüştür, kaynak verdiği mesajın karşılığını almış olduğuna göre aldığı mesajı çözümleyerek o da bir tepki üretir. Mesaj alıp verme karşılıklı olmuyor ise iletişimden söz etmek mümkün değildir”

Mesela bir otelin web sitesinde bulunan info@… diye verilen bir e-posta adresine şu gün gelmek istiyorum yeriniz var mı diye bir mesaj yolluyorsunuz, otel kurumsal görünüyor (ne demek olduğunu hayatımda anlamadım ama siz ne söylemek istediğimiz anladınız umarım, böylece bir iletişim kurmuş olduk …) ama cevap yok … veya telefon hattının ucunda kimse yok ama siz konuşuyorsunuz veya çok kızgınsınız ya da neşeli ve kendi kendinize konuşuyorsunuz ya da karşınızda bulunan kişi ile duvar arasında bir fark yok “duvara konuşuyorsunuz”. Bunların hepsi birer başarısız iletişim girişimi.

Bildiğiniz veya belgesellerde seyrettiğiniz gibi sadece insanlar iletişim içinde değil, nerede ise tüm canlı organizmalar kendi dillerini anlayanlarla iletişim içinde. İletişim sadece ses ile mi oluyor ? Hayır elbette, örneğin bir aslanın kendisine yaklaştığını hisseden bir antilop aniden koşmaya başlayınca diğerleri için bu yeterli bir mesaj oluyor.

Ortak dil konusunu sadece konuşma lisanı olarak algılamamak gerekir, karşımızda bulunana mesajımızı iletmek için kullandığımız herhangi bir yöntem, ses, jest, mimik, koku, yazılı metin … seçenekler çok yeter ki mesajı karşımızdakinin anlayabileceği, çözümleyebileceği gibi üretebilelim.

Şimdi gelelim “iletişim kurabilme ve iletişim içinde kalabilme konusuna”.

Öncelikle gerekiyor mu diye kendinize bir sorun, belki tercihiniz tam bir yalnızlıktır, eğer öyle ise uğraşmayın. Değil ise yazının bundan sonrasına insanların iş ve sosyal hayatını merkez alarak devam edeceğim, yani diğer canlılar ile ilgilenmeyeceğim.

Şimdi bir gözlem yapalım, yaşı uygun olanlar bilirler “bir zamanlar cep telefonu yoktu”. Yaşı 20 civarında olanlara bunu söylediğinizde size bulanık gözler ile, tarih öncesinden bir canlıya bakar gibi bakacaklardır, ama yoktu. Şimdi var ve ne oldu ? İnsanlar arası (en azından bizim ülkemizde) konuşma ve mesaj trafiği olağanüstü arttı, meğer ne çok şeyi içimize atıyormuşuz … Niye ? Çünkü bize yalnız olmadığımızı hatırlatıyor, hatta gösteriyor. Çünkü biz bir “ilişkiler ağı” içinde bulunduğumuz zaman rahat ediyoruz ve bunun için kendi çevremizde yer alan noktalar pardon insanlar ile iletişim içinde bulunmalı, mesajlarımızı onlar üzerinden ağ üzerinde bulunan bir başka noktaya taşıyabilmeli ve bize uzak noktalardan taşınan mesajları da alabilmeliyiz. Tıpkı bir örümcek ağı gibi, ağın bir ucunda meydana gelen titreşim düğümden düğüme atlayarak sonunda örümceğe ulaşır o da uygun pozisyonunu alır.

İşte bu ihtiyaç “iletişim kurabilme ve iletişim içinde kalabilme yetkinliği” ile karşılanır. Eğer iletişim kurabilme yetkinliğiniz zayıf ise ne anlaşılabilecek ne de anlatılanı anlayabileceksiniz. Şimdi gelelim bu yetkinliğin tanımına :

“Yüksek kaliteli, bozulmaya uğramamış bilginin kişinin üzerinden geçebilmesi, organizasyon içinde ise kendi üstlerine veya astlarına bilgiyi aktarabilmesi, bunun için fiziksel, psikolojik engellerin aşılmasına yardımcı olunması, fikir ve görüşlerin açıkça ve serbestçe ifade edilmesine destek olunması, konudan uzaklaşıcı veya uzaklaştırıcı eylemleri algılayarak durdurulması, karşılıklı fayda elde etme ortamının oluşturulmasına yardımcı olunması”

İletişim kurabilen ve bunu sürdürebilen kişileri nasıl tanıyabiliriz, özellikleri nelerdir, ne tür davranışlar gösterirler ?

* Kendi görüşünü açıkça ve anlaşılır olarak ifade eder. Çoğu kişi anlaşılmamaktan şikayetçidir demek ki bu kişiler “kendi görüşünü karşı tarafın çözümleyebileceği bir mesaj haline getiremeyenler” olmuş oluyor.

* Karşısındakini dinler, dikkate alır ve anlamaya çalışır. Diğer bir deyimle başından savmak veya kendi görüşünü üstün kılmak veya ona zeki cevaplar vermek için değil, anlamak için dinler.

* Açık uçlu sorular sorarak karşısında bulunanların kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlar. Karşındakini Evet-Hayır, Doğru-Yanlış arasına sıkıştırmaya çalışmaz.

* Etrafında bulunan kişileri doğru bilgiler ile güncel tutar. Organizasyon içinde  muhatap için ister pozitif ister negatif özelliklerde olsun bilgi saklamaz. Kimin hangi bilgiyi kullanması gerektiğini bilerek elinde bulunan bilgiyi doğru biçimde dağıtır.

* Anlaşmazlıkların sürmesini desteklemek yerine çözülmesi için destek olur, tarafların bir birini anlamasına yardımcı olma yollarını arar ve bulur.

* Sahip olduğu bilgiyi konunun uzmanlarına aktarabildiği gibi uzmanı olmayan kişilere de sade bir dille aktarabilir.

* Pozitif bir duruşu vardır, saldırgan görünmez. Bunu en kolay şöyle anlarsınız “yanında rahatım” duygusu duyup duymadığınıza bakın.

*Elektronik haberleşme metodlarını uygun kullanır. Örneğin e-postalarını normal harfler ile (büyük büyük harfler ile değil), normal renk olan siyah ile (kırmızı ile değil) yazmak gibi.

* Karşısındakinin sözü bitmeden onun konuşmasını kesmeye çalışmaz, yargılama ve kritik etme için acele etmez, fırsat kollamaz. Televizyonlarda seyrettiğimiz “reality show” programlarında rastladığımız çoğu konuşma böyledir, arada birisi diğerine “seni seviyorum” dese bile karşısındakinin bunu ancak bir süre sonra algılayacağına eminim çünkü dinlemiyorlar (bizim listemizde ikinci madde).

* İş arkadaşlarına elinde bulunan bilgiyi paylaşmayarak üstünlük sağlamaya çalışmaz. Bu tür, toplantıya girer ve o ana kadar herkesten gizlediği bilgi ile “bilen” adam olmaya çalışır, organizasyonlar için tehlikelidir, bu türü dikkatle kullanın ve çocukların ulaşabileceği yere koymayın lütfen !

* Herkesin anlayabileceği bir yöntemi, lisanı, kelimeleri kullanır. Örneğin kurulması gereken ERP sisteminizi size  “yönetimsel kurgunuzu yeniden düzenleyerek şirketinizi rekabet karşısında mavi okyanusa taşıyacak” şeklinde anlatmaz, ne olduğunu söyleyenin bile anlamadığı cümleler kurmaz.

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde “performans ölçümü”, “performans yönetimi”, “yetkinlik esaslı değerlendirme” giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür.

Çalışma ortamı tamamen bir sosyal ekosistem, çoğu kez bir ekip üyesi olarak iş hayatımızı geçiriyoruz. Bazen ekip üyesi bazen ise yöneticisi veya izleyicisi oluyoruz. Bu ortamda başarılı olabilmek için beraber çalışabilme ve işbirliği yapabilme özellikleri hayati özelliklerdir, aksi halde yalnız kalırız. Belki yalnızlık zaman zaman güzel görünebilir ama iş ortamında yalnız bırakılmak inanın hiç çekilmez.

Öncelikle “suçlayıcı tavır ve davranıştan” uzak durmak gerekir. İşler kötü gittiğinde savunma ve suçlama yapmaya başlamak bir işe yaramaz, aksine “çok konuşan hata yapar” sözü bir kez daha doğrulanır. Pozitif bakış açısı ile olaylara bakmalısınız, pozitif olmak ile duyarsız olmayı da karıştırma malısınız … çoğu kez karışır !

Suçlu arama tarama çalışmasını siz değil de başkaları yapıyor ise onları da durdurmalısınız (aslında ekip oluşurken bu tür insanları zaten dışarıda bırakmak gerekir ama her zaman mümkün olmuyor). Hatanın bir kez daha tekrarlanmaması için neler yapabileceğinize odaklanmalısınız.

Kulis veya bir takım üyesi hakkında diğeri ile konuşma gibi olaylar içine de girmeyin (bu yapılabilse işyerlerinde dedikodu biterdi, demek ki kolay değil). Bu tür konuşmalar genellikle “suçlamak” ve “kendini savunmak, üstün göstermek” merkezlidir dolayısı ile faydasızdır ve çok tehlikelidir, karşınızda bulunan kişi olayı daha da abartarak sizi yönlendirebilir. Bir tek durumda faydalı olabilir o da yapıcı bir amaç var ise, örneğin arkadaşınızdan arabuluculuk istiyor, ortamı dengelemesini istiyor olabilirsiniz …

İçinde bulunduğunuz takımın ve sonuçların sorumluluğunu taşımak durumundasınız, fakat bunu bir başkasının sorumluluğunu taşımak ile karıştırmayın.

Bir takım üyesi olduğunuzda kendi yapabileceklerinize yoğunlaşmalısınız, başkalarına ne yapmaları gerektiğini söyleyerek zaman harcamayın. Nasıl daha fazla katkı sağlayabileceğinizi düşünmeli ve uygulamalısınız. Uygulama kısmı oldukça önemli, konuşmak kolay uygulamak, uygulamaya talip olmak zordur. Bunu deneyin göreceksiniz ki hayat size umduğunuzdan fazlasını geri verecektir. Ne demişler “iyilik yap, denize at”.

Hiç bir zaman özel ve hassas bir bilgiyi başkaları ile ilişkinizi güçlendirmek için paylaşmayın, aynı takımın üyesi olmanız herkesin herkes hakkında her şeyi bilmesi demek değildir. Bunu yaparsanız her iki taraftan da saygı görmeyeceğiniz garantilenir, sonuçta siz kaybedersiniz.

Diğer yandan grup üyelerini her şart altında mutlu etmek durumunda da değilsiniz. Bir takımın üyesi olmak her zaman eğlendirici veya koruyucu olmak anlamına da gelmez. Takım üyesinin en önemli görevi “herkesin yararına” olan konularda çalışmaktır.

Şimdi gelelim bu yetkinliğin normal tanımına :

Bir grup veya takım içinde herkese pozitif ve iyi davranmak, işbirliği yapmak ve yaparken herhangi bir öne çıkma / geride bırakma manevraları uygulamamak, ortak fayda için çalışmak ve enerjisini esirgememek.

İşbirliği yapabilecek, beraber çalışabileceğimiz kişileri nasıl tanıyabiliriz, özellikleri nelerdir, ne tür davranışlar gösterirler …

* Hem kendilerinin hem de başkalarının düşüncelerine saygı duyarlar. Kendi fikirlerini açıkça söyler başkalarını da fikirlerini söylemeleri için cesaretlendirirler. Bu konuşmalarda yapıcı davranmak, beğendiği fikirleri açıkça desteklemek, desteklemediği konularda “alternatif” göstererek, yapıcı bir söylem ile fikrini açıklamak gibi özellikleri vardır.

* Tecrübe ve yeteneklerini başkaları ile paylaşabilirler, diğerlerinin de başarısına destek olabilmek, gerektiğinde  asistanlık yapmak onlara zor gelmez, niçin diye düşünmezler.

* Herkesin fayda sağlayabileceği hedefleri tanımlayabilirler, bu hedef için çalışmaya istekli olurlar diğerlerini de bunun için motive edebilirler. Bu aynı zamanda sonuca ve başarıya odaklı olmak yetkinliğidir.

* Takım arkadaşlarından bilgi saklamazlar, herhangi birinin başarısızlığı için bazı şeyleri görmezden gelmezler, bilgiyi paylaşırlar. Bu insanlar “gol yendiğinde” herkesin birden mağlup olacağının farkındadırlar.

* Diğer grup üyelerini takdir etmeye çekinmezler, onların yaptığı iyi şeyleri öne çıkartmanın kendilerine zarar vermeyeceğine inanırlar.

* Herkese karşı pozitif ve dostça davranırlar, onun sizin yanınızda olmasını istersiniz.

* Uzlaşmanın oluşması için uğraşırlar, suçlayıcı veya savunmacı olmayıp bütün fikirleri dinleyebilir, açık ve yapıcı biçimde herkesin yararına olanı ararlar.

* Grup üyelerinin gelişmesine katkı sağlamak zorlarına gitmez. Bir işten kurtulmak için o işi iyi yapmak yönünde giderler, diğerlerinin tecrübe ve yeteneklerini arttırarak ilerlemek isterler. (Bazen bu aleyhlerine olabilir ama büyük dünya içinde yaşamak istiyorsanız başka bir yol ben de göremiyorum).

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde ?performans ölçümü?, ?performans yönetimi?, ?yetkinlik esaslı değerlendirme? giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür. Sizlerinde yorum veya yazılarınız ile katkılarınızı bekliyorum.

Performans yönetiminde, görevlendirme yaparken, bir işe bir kişiyi seçerken, onun kariyerine yön verirken veya kişinin kendisini değerlendirebilmesi için sosyal hayatımızın tanımladığı anahtar kavramlar var. Bu dizi içinde hem bu anahtar kavramları, yetkinlikleri, nasıl anlaşılabileceği gibi konulara değineceğim.

Bir kişinin kendisini değerlendirirken objektif olamaması normal ancak bu hatadan ne kadar fazla sıyrılabilirse kendisi için o kadar iyi tercihleri yapabileceğine inanıyorum. Bu kütüphaneyi insan kaynakları bölümleri için değil çalışan kişiler için, onların kendilerine nasıl bakıldığını daha iyi anlayabilmeleri için hazırlamaya karar verdim.

Şu anda yayında olan yetkinlikler

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde “performans ölçümü”, “performans yönetimi”, “yetkinlik esaslı değerlendirme” giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür. Sizlerinde yorum veya yazılarınız ile katkılarınızı bekliyorum.

devamı olacak …

Performans değerlendirme ve performansı yönetebilmek iş hayatında önemli bir aktivite. Bu işi iyi yapan organizasyonlar rakiplerini hiç hesaplamadıkları bir noktadan vurup geçebilirler. İşte dikkat edilmesi gereken 7 nokta:

1. Bir performans problemini konuşmayı asla ertelemeyin. Eğer zamanında bu konuya müdahale etmezseniz çalışanlarınız performanslarının izlenip izlenmediği hakkında şüpheye düşecektir..

2. Bir kişi ile bir problem hakkında konuşurken tavsiye ve değerlendirmenizi problemin tekrar oluşmaması noktasına yönlendirin.  Bu tür bir performans problemini önleyici metod geliştirmek için kullanın suçlama için değil.

3. Mümkün olan her zaman çalışanlarınızın problemin çözümü hakkında olacak olan önerilerini ortaya çıkartmaya çalışın. Çözümün onlar tarafından uygulanmasına yardımcı olun.

4. Yorumlarınızın performans veya davranış üzerine olduğunu kişiyi hedef almadığını çok net olarak gösterin. Bunun için yorumlarınızı sadece beklenmeyen performans karşısında yapın ve tembellik, yetersizlik gibi gerekçelere dayanmayın.

5. Performansın artması için “korkunun uzaklaştırılmış olması” gerekir. Bazıları korkunun performansı arttıracağını düşünür ancak genel olarak korku performansı, sadakati ve enerjiyi azaltır.

6. Eğer iyi bir performansı gerektiği gibi değerlendirmez, ilgi göstermez iseniz performans problemleri ile etkin olarak uğraşamazsınız.

7. Bir kişinin düşük performansı hakkında  konuşmak hiç bir zaman çok iyi karşılanmaz, karşınızda bulunan kişinin bir miktar savunmacı davranışına hazırlıklı olun, konuyu büyütmeyin ve kişillleştirmeyin.

Bir iş başvurusu yaparken görüşmecilerin “yeterlilik” konusunda nelere önem verdikleri araştırıldığında şimdi sayacağımız 10 özellik öne çıkar. Aranan kişi ister bir genel müdür, ister bir satış görevlisi olsun aranan temel  özellikler hemen hemen hiç değişmez … Eğer kariyerinizi etkileyecek iş görüşmelerinden başarı ile çıkmak istiyorsanız bu 10 özelliğin üzerinde çalışmalı ve kendinizi geliştirmelisiniz.

1. İnsanlar ile iletişim

Bir fener kulesinde yalnız başına çalışmayacak iseniz iletişim yeteneğiniz önemlidir. Görüşme esnasında aşağıda ki gibi konular sorgulanabilir.

- İş arkadaşlarınızın veya müşterilerinizin ihtiyaçlarını dinleyebilmek
- Bire bir veya gruba bilgi aktarabilmek
- Müşteri şikayeti, tartışmalar gibi zor durumları yönetebilmek
- Başkalarının okuması için rapor ve döküman hazırlayabilme

2. İkna kabiliyeti

Bir çok görüşmeci iyi iletişim özelliklerinin yanısıra ?ikna kabiliyeti? olan adayları bulmaya çalışır; bunun için aşağıda ki gibi konuları incelerler.

- Kendi bakış açınızı bir başkasına nasıl anlatabildiğiniz.
- Birisinin fikrini değiştirerek sizin gibi düşünmesini sağlamak

- İkna kabiliyeti sorunları dinledikten sonra karşı tarafı bir ürün veya servis almaya yönlendirme aşamasında çok gerekli bir özelliktir.

3. Analiz edebilme

Yöneticiler her zaman durumu analiz edebilen kişileri tercih ederler. Görüşmeden önce aşağıda ki gibi durumlarda ne yapabileceğinizi düşünmelisiniz.

- Bir konu veya sorun hakkında bilgi toplayabilme
- Karmaşık bir problemi küçük ve daha basit parçalara ayırabilme
- Farklı opsiyonların iyi ve kötü yanlarını ayrıştırabilme

4. Problem çözebilme

Herkes, hangi görev için olursa olsun sorunu anlayıp onu çözebilen kişileri tercih ederler. Bu nedenle iş görüşmenizde aşağıdaki gibi noktaları konuşmaya hazır olmalısınız.

- Bir problem ile nasıl uğraşabileceğiniz üzerine önerileriniz
- Beyin fırtınası gibi çalışmaları başlatabilmek veya katılmak
- Bir problemi çözmek veya onunla uğraşmak için izleyeceğiniz yol

5. Kendi başınıza iş yapabilme yeteneği

Şirketler sadece kendisine verilen işi değil aynı zamanda insiyatif kullanabilen, yaptığı işi geliştirebilen kişileri işe almak isterler. Bu nedenle aşağıda ki gibi sorular ile karşılaşabilirsiniz.

- Hayal kırıklığı yaşadığınız ama kendinizi toplayarak işinizi başarı ile sürdürdüğünüz olaylar
- Orjinal bir fikrinizi uygulayıp başarılı olduğınız bir durum
- Bir hedefe ulaşabilmenizi engelleyen güçlükleri ortadan kaldırmanız

6. Ekip üyesi olabilme

İşverenler her zaman takım çalışmasının öneminden bahsederler. Bu nedenle aşağıdaki gibi anılarınızı hatırlamalısınız.

- Bir takım ardaşınıza nasıl yardım ettiğiniz
- Takım arkadaşlarınız arasında bir anlaşmazlığı nasıl çözdüğünüzü
- Takımın çıkarlarını kendi çıkarınızın önüne nasıl koyduğunuzu

7. Çabuk ?hazır olma?, hızlı öğrenebilme

Özellikle giriş seviyesi işler için işverenler hızlı yetşişebilecek kişileri seçmeye çalışırlar. Yöneticiler kendilerini çok uğraştıracak kişilerden uzak durmaya çalışırlar. Bu nedenle aşağıdaki gibi sorgular ile karşılaşabilirsiniz.

- Bir iş veya görev için nasıl hızlı adapte olduğunuzu
- Kendi kendinize çalışarak bir konu hakkında nasıl uzmanlaştığınız
- Çok az kontrol ve denetim altında yeni bir yeteneği nasıl kazandığınız

8. Esneklik ve adaptasyon

Görüşmeciler açık fikirli, ön yargıları olmayan, yardım sever kişileri istihdam etmek isterler. Görüşme esnasında aşağıdaki konular ile karşılaşmaya hazır olmalısınız.

- Bir projenin zamanında tamamlanabilmesi için kendinizden ne verdiniz
- Görev tanımınızda olmasa bile bir başkasına yardım edişiniz
- Bir başkasının açıklamasını dinledikten sonra kendi fikrinizi nasıl değiştirdiniz.

9. Planlama ve organizasyon

İşverenler kendi iş yükünü yönetebilen kişileri tercih ederler. Bu konuda onları ikna edebilmek için aşağıdaki gibi konulara ait fikriniz olmalı.

- İşleri zamanında yetiştirmek üzere doğru öncelikleri planlama
- Bir projeyi planlamış olma ve tamamlama
- Bir işin yapılabilmesi için başka kişileri organize edebilme

10. Büyük resmin farkında olmak

Bir çok işveren çalışanlarının dar görüşlü olduğunu, kendi yaptıkları işten başka bir şeyi anlamaya çalışmadıklarından şikayetçi olur. Eğer kendinizin böyle olmadığını doğru olarak aktarabilirseniz büyük avantaj elde edersiniz. Bunun için aşağıdaki gibi davranmalısınız.

- Kendi departmanınız dışındaki kişiler ile ilişki kurabilmeniz
- Bir müşteriniz, tedarikçiniz veya rakibiniz hakkında (firmanızın) ilginç bir bilgiyi iş arkadaşlarınız ile paylaşmak
- Kendi yaptığınız işin başka ekipleri nasıl etkileyebileceğini düşünmek.

Kolay gelsin