Bundan belki 1 yıl önce “Gençler İçin El Feneri” isimli bir yazı yazmıştım (yazı için tıklayınız >>>). O yazıyı yazarken daha çok okul hayatlarını tamamlamak üzere olanları düşünmüş, genç endüstri mühendisleri için özel bir bölüm eklemiştim (ben de endüstri mühendisiyim).
Bugün ise biraz daha geniş bir grubu düşünerek bazı konulara değinmek istiyorum. Bu yazıda son üç yıl içinde verdiğim yaklaşık 150 seminer, katıldığım onlarca toplantı ve analizine katkıda bulunduğum iş problemlerinin izlerini bulabilirsiniz.
Bence güçlü aile desteği dışında herkes kendi kariyerini kendisi oluşturur. Güçlü aile desteği “konjonktür” olarak değerlendirilebilir (elbette onu kullanmak için becerilere sahip olmalısınız). Örneğin benim ailem çok zengin veya çok güçlü ilişkilere sahip olsun ve ben de ortalama bir insan olayım. Bana denk başka bir ortalama insandan muhtemelen daha başarılı gözükeceğim. Başarılı olurum olmam ama daha önde görünme ihtimalim oldukça yüksek. Bu nedenle konjonktür faktörünü bir kenara bırakıyorum.
Profesyonel hayatta farklı beklentileri olan insanlar ile tanıştım, bazısı yerinden memnun ve öyle kalmak istiyordu bazısı ise ilerlemek. İş hayatında yerinde durabilmeniz için bile bir miktar ilerlemeniz gerekir, onun için gözler hep açık olmalı ama olamıyor maalesef.
Kariyerinizde ilerlemek için geleceğe yatırım yapmalısınız …
Bunu bizde biliyoruz, sen bize daha kolay bir yolu yok mu onu söyle … dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ben bu cümleyi içinden geçirenlerin çoğunluğunun bunu bildiğini veya içinde hissettiğini düşünmüyorum.
Ne demek geleceğe yatırım yapmak ?
Kimin için diye bakalım isterseniz önce.
Örneğin bir ana baba çocuklarının olabilecek en iyi eğitimi almalarını sağlayarak geleceğe yatırım yaptıklarını düşünür. Başka bir aile ise çocuğunun okul eğitiminin yanında hayat eğitimine de dikkat eder, bazıları ne ona ne buna dikkat etmez. Ama sorarsanız hepsi ellerinden geleni yapmışlardır.
Örneğin 20-30 arası bir yaşta olun.
- Anne veya babanız kendi gelecekleri için son 1 ay içinde ne yaptılar, yoksa bir yaştan sonra böyle bir şey olamaz mı ?
- Peki siz ne yaptınız, son 1 ay içinde okulunuzda neyi başardınız, iş hayatında hangi problemin çözümünde başkalarına yardımcı oldunuz ?
- İçinde bulunduğunuz proje başka bir projenin önüne geçebildi mi ?
- Bundan 1 sene sonrasında ihtiyaç duyabileceğiniz bir yetkinlik için bugünden çalışmaya başladınız mı ?
- Haftaya yapılacak olan toplantı için hazırlamanız gerekenleri herkesten daha iyi hazırladınız mı ?
- Vaktinizin en azından % 30′unu bugün değil ama yarın gerekli olabilecek bir konu için kullanıyor, gerekirse bunun için fedakarlık yapıyor musunuz ?
- Grup çalışmalarında itiraz ederek zekanızı mı gösteriyorsunuz yoksa grubun takıldığı noktayı aşabilmesi için insiyatif alarak öneriler geliştiriyor musunuz?
Bu tip soruları düşünürken bir başkasından yardım almanız, başkalarının sizi bu sorular ışığında nasıl gördüğünü anlamaya çalışmanız çok yararlı olacaktır, ne de olsa insan kendisine karşı çok tarafsız olamıyor. Benim annem hep “akılları pazara çıkarmışlar herkes kendi aklını satın almış” derdi.
Aslında bu işin teknik bir ismi de var “kişisel swot”. Bu sayede kendinizi daha objektif görmüş olursunuz.
Çok çalışmak ile kariyer geliştirmek aynı şeyler değildir
Çok çalışıyor olabilirsiniz ama bu ilerlemenizi sağlamayabilir. Bazı iş ortamlarında işini çok iyi yapan insanlar hiç ilerlemeyebilir çünkü orada o işi daha iyi yapabilecek başkası yoktur. Ne kadar basit değil mi ? Peki daha az iyi yapmak bir çözüm olabilir mi ? Bence kovulma sebebi olur onun için denemeyin. Peki ne yapacağız ?
Kariyerinizin gelişebilmesi için yönetebilmeyi öğrenmelisiniz. Bunun yolu önerilere açık, öğrenen, risk alabilen ve iş delege edebilen bir insan olabilmenizden geçiyor. Eğer bunların yerine söylenen şeyi en iyi yapan olmayı seçerseniz bence ilerlemeniz mümkün olmaz, çevresi ile düzgün ilişki kuramayan, çevresinde bulunan insanları geliştirmeyen, etrafında olanları çalıştığı işin hedefleri ile birlikte düşünerek aksiyon alma insiyatifini alamayan bir kişinin ilerlemesi tamamen tesadüftür.
Örneğin şirketinizin “rekabet parametrelerini” ve “pazar gerçeğini” bilmiyor ve aklınız “kapalı” ise muhtelif fırsat veya tehdit senaryolarına karşı “ama biz öyle yapmıyoruz zaten” gibi garip bir savunma üretirsiniz. Bu duruma da yine kendi ailemden bir öğüt ile cevap vermek istiyorum. Benim dayım sinema işindeydi, bana muhtemelen 4-5 yaşımda söylediği bir cümleyi hep hatırladım, “Cengiz, bütün filmleri kendi mantığı içinde seyretmelisin, saçma film diye bir şey yoktur !”.
Benim önerim iş problemlerine yaklaşırken kendi kusurunuzu örtecek bahaneler yerine “ne oluyor burada, ben bu durumdan kendime ne pay çıkartabilirim” diye düşünmektir. Düşünen düşünür, düşünmeyen düşünmez …
Kariyer konusu sadece gençler için değildir …
Ben 50 yaşımı geçtim, çevremdekilerin büyük bir kısmı 40 – 60 aralığında, bir kısmımız olayı seyrine bırakmış bir kısmımız ise kariyerlerine yeni ayrıntılar eklemeye devam ediyor. Bence bu yaşlarda bulunanlar eğer isterler ise 25-35 aralığında bulunan gençlere göre çok daha oturaklı adımlar atabilirler.
Benim yaşlarımın çok tehlikeli bir özelliği var. Eğer profesyonel olarak çalışırken işinizi istemeden kaybederseniz yenisini bulmanız çok güç oluyor. Buna hazırlıklı olanlar köşelerine çekilebiliyor ama olmayanlar için hayat bir anda güçleşiyor. İşte bu yüzden 40′lı yaşları geçmeye başlayan kişilere vitesi yükselterek devam etmelerini, kariyerlerini gözden geçirip gerekli ayarlamaları yapmalarını şiddetle öneriyorum. Çalışmaya devam etmek zorunda iseniz melekelerinizi (yetkinlik) arttırmalı bazı konularda genç rakiplerinizin önüne geçmelisiniz. Bunun için iş hayatının değişen durumunu gerçekten anlamak (kahve sohbetlerinde kullanılan magazin başlıkları değil), kendi mesleğiniz ile ilgili konularda tazelenmeyi, bilgi sistemlerini anlamayı ve kullanmayı mutlaka planlamalısınız.
Bundan yıllar önce bir muhasebe müdürü bana “Bir şey sormak istiyorum, bizim programcı bana dedi ki MRP programı gelince artık mahsup fişlerini ben değil o yazacakmış, biz fiş yazmayacakmışız, muhasebeyi kim yapacak, bunlar doğru mu ?” … Ben kısaca sizin programcı konudan bihaber bir arkadaş galiba sen kalbini ferah tut dedim …
Ancak bu endişeyi taşımak yerine konuyu anlamaya çalışmalı ve o programcıya sen diyorsun arkadaş o iş senin dediğin gibi değil şöyle şöyle yapılacak demeliydi … Ancak o zaman kendisini geliştirerek şirketinin çıkarlarını korumuş olurdu.
Pozitif veya negatif olmak hakkında …
Hangisi daha ilginç :
1. Yarın deprem olacak
2. Yarın hava güneşli olacak
veya
1. Ekonomi çok kötü, 1 hafta içinde bankalar iflas edebilir, herşeyinizi kaybedebilirsiniz.
2. Ekonomi yolunda, yatırımlar artıyor, işsizlik azalıyor.
Negatif söylem medya ve insanlar tarafından daha hızlı algılanır ve çoğunlukla daha fazla ilgi uyandırır (ben bu tip söylemleri duyduğum zaman ya kanal değiştiriyorum ya da anlatılanlar ile hiç ama hiç ilgilenmiyorum, “Biz burada sadece mutluluk ve zenginlik hakkında konuşuruz, eğer hüzünlü ve karamsar bir hikayeniz var ise onu duymak istemeyiz” sözüne uygun davranmaya çalışıyorum, tavsiye ederim …). Aynı zamanda negatif söylemin insanı daha entellektüel gösterdiğine inanılır, sorunların farkında olan ve onu ortaya koyan insanlar başka ne olabilir ki !
Bence zor olan pozitif fikri geliştirmek ve çözüme ilerlemektir. Hayır, olmaz, bizim burada çalışmaz, denemiştik olmamıştı, sen nereden bilebilirsin ki, biz yıllarımızı bu ise verdik müsaade et bilelim … gibi cümleler ne söyleyene ne dinleyene para, iş, imkan kazandırmaz. Şu soruya cevap üretilmelidir > Şimdi ne yapacağız, başarılı olmak için hangi aksiyonları gerçekleştirmeliyiz ?
Negatif söylem tutturmak çok kolaydır, eğer siz bu yolu izliyorsanız kolayı tercih etmişsiniz demektir ve bu size bir şey kazandırmayacaktır.
Diyebilirsiniz ki birisinin şeytanın avukatlığını yapması gerekmez mi ? Evet gerekir ama şeytanın avukatlığını yapmak analiz yapmak ve kötü ihtimallere karşı aksiyon planı üretmek demektir. Kısacası olası bir negatif duruma karşı strateji geliştirmek şeklinde yapılmalıdır.
Gençleri anlıyorum ama bazılarına katılmıyorum …
Kim en az enerjiyi harcayarak (hatta hiç harcamadan) en yüksek hız, başarı, para, şöhret istemez, var mı aramızda öyle birisi ? Bu durumu en güzel Bülent Ersoy’un bir sözü olan “fevkaladenin fevkinde” ile tarif edebiliriz.
Gençleri 3 bölüme ayırabiliriz …
- Daha çok çalışmalıyım, kendimi geliştirerek ilerleyebilirim
- Şimdi hangi tuşa basacağım
- Girişimciyim ben
Daha çok çalışarak ilerlemek isteyenler herhalde her ailenin takdir edeceği çocuklar olacaktır. Ama bunun için diplomaları üst üste koyma yöntemine çok katılmıyorum, bir noktadan sonra dışarıda sürmekte olan hayatın içine katıldıktan sonra istenilen sayıda diploma almanın bir sakıncası olmaz ama önce diplomaları alıp sonra kapıdan dışarı çıkmak istemek bence olayı geciktirmek demektir. Ne de olsa öğrencilik gibisi yoktur.
Diğer yandan hangi tuşa basıp iş yapabileceğini sorgulayan arkadaşlara “bir yerde bir şey yapmanın ne kadar kolay olduğunu düşünüyorsunuz” diye sormak istiyorum. Önerim ise okudukları konu ne olursa olsun gidip geçici bir işte, mesela bir fast food restoranında, bir turizm şirketinde, bir bankanın satış veya ön büro kısmında, bir dükkanda, bir şantiyede (hangi konuya merakları var ise) bir süre çalışmalarıdır. Şimdi diyeceksiniz ki ne alakası var … Okunulan iki satır kitap ile bir anda bir kaç tuşa basarak başarılı olunamayacağını ne kadar erken öğrenirlerse o kadar iyi olur diye düşündüğüm için bu öneride bulunuyorum, karar basacağı tuşu arayanların, yıllarca basacağınız tuşu bulamayabilirsiniz.
Girişimcileri hep sevmişimdir, elbette risk alıp çalışanları. Ailesinin parasını kullanıp, tembellikleri ile bunu kaybedenleri değil. Girişimciler bir süre alçaktan sürünmeyi (ailelerinin durumu ne olursa olsun) öngörmeli, yılmamalı, bozguna uğradıklarında tecrübeli birisine gidip morallerini tekrar şarj ederek devam etmelidir. İlk problemde geriye dönüyor iseniz, gidilecek yol kalmadığını düşünüyor iseniz hemen yaptığınız işi bırakın çünkü bir girişimci böyle davranmaz ve girişimci ruha sahip değilseniz sakın zaman kaybetmeyin.
Rastladığım diğer bir durum konuları aslında öğrenmemiş, öğrenmek için bir çaba göstermeyen ve özelliklerini bir yerde başarılı olabilmek için yeterli görenler. Bu asla olmaz, olacağına inanıyorsanız gidin milli piyango bileti alın ve şansınızı katlayın. Niçin bu insanlar bilmediklerini anlamıyor ve üzerine gitmiyor ? Çünkü kolay olan bu, belki böyle de olur diyorlar; anlıyorum ama katılmıyorum.
Gençler için tavsiyem : İş hayatınızın başında hangi “size göre vasıfsız” işte çalıştığınızın bir önemi yoktur, öğrenerek devam etmenizin önemi vardır. Size hayatı ve insanları öğretmeyecek işlerde vakit kaybetmeyin, eğer işleri zorlanmadan yapmaya başladı iseniz bir sonraki adıma nasıl geçerim diye düşünün ve çalışın. Bir vida ancak biraz zorlanarak yuvasına girer ise tutar ve sağlam durur.
Yorumlarınızı bekliyorum …
Diğer benzer yazılarım :
İşinizde ilerlemek, terfi etmek için ne yapmalısınız ?
Kariyerini geliştirmek isteyen kişilere 5 öneri
Her yaştaki insan için 1 aylık kişisel gelişim planı
Patronunuzun sizden beklediği 3 şey nedir ?
Kendi işini kurmak isteyen girişimciler için …