Kendinizi işin altında ezilmiş, başınızı kaşıyacak vakti olmayan birisi gibi mi görüyorsunuz ?

İşinizde ilerlemeniz yavaşladı mı ?

Aynı işleri çok iyi yaparak ilerleyemeyeceğinizi mi anladınız yoksa !

Ne kadar sıkı çalışırsanız çalışın sonunda yapabileceğiniz saatleriniz ile sınırlıdır. Dolayısı ile yapabilecekleriniz ve yardımcı olabileceğiniz insanların sayısı sınırlıdır. Sonuçta başarınız sınırlanmış olur.

İşinizde iyi iseniz insanlar sizden daha fazlasını ister. Sonuçta yükünüz ve gerginliğiniz artar, yetişemeyince de mutluluğunuz artmaz. Diğer yandan bu durumun iyi yanı da var. Eğer bu sınırları kaldırabilirseniz büyük bir başarıya ulaşabilirsiniz.

Sınırları kaldırabilme, probleminin çözümü delege etmeyi öğrenmek ile başlar, sizden istenenleri başarı için organize edilmiş bir ekibe devredebilmeyi tamamlamadan sizin de işinizde çok ilerlemeniz mümkün olmayacaktır.

İnsanlar niçin delege etmez ?

İşlerinizi doğru biçimde delege edebilmeniz için delege etmekten kaçınıyor olmanın bir numaralı sebebini düşünmeniz gerekir.

Çoğu kişi ön hazırlık için harcanacak zaman ve enerjiden kaçındığı için delege etmez.

Örneğin tasarımını yaptığınız bir ürünün broşürünü siz mi daha iyi ve hızlı hazırlarsınız yoksa şirketinizde çalışan başka birisi mi ?

İçini dışını bildiğiniz, rüyanızda bile gördüğünüz bir ürünü kim sizden daha iyi anlatabilir ki ! Üstelik bunu yapıyor olmaktan zevk de alıyor olabilirsiniz. Asıl soru sizin için eğlenceli olup olmayacağı değil, bunun zamanınızı kullanmanın en iyi yolu olup olmadığıdır.

İlk bakışta işi yapmak bir başkasına arkasındaki stratejiyi anlatmaktan daha kolay gözükse de bir başkasına delege etmek için 2 iki iyi sebebiniz var :

1. Eğer o ürünü en iyi anlatabilecek kişi sizseniz muhtemelen etkin bir pazarlama stratejisini oluşturmak, yeni fikirler üretmek için de en ugun kişi sizsiniz. Başka ve katma değeri düşük işler ile zamanınızı harcadığınızda işinizi büyütmeniz zora girecektir.

2. İşleri delege ederek, başkalarını işe dahil ederek onların yeteneklerini geliştirmelerini sağlayacaksınız. Bir sonraki sefer benzer bir konu ile karşılaştıklarında hazır kuvvetlere sahip olmuş olacak ve ikinci kez için daha da az zaman harcamış olacaksınız.

Delege ediyor olmak hem sizin zamanı daha iyi kullanmanızı sağlayacak hem de ekibinizin yetişmesini destekleyecektir.

Ne zaman delege etmelisiniz

Delege etmek hem edene hem de işi üstlenen kişiye yararlı olur, ancak her şey delege edilmez. Delege edip etmemeye bu beş soruyu kendinize sorarak karar verebilirsiniz :

- İşi yapabilecek yetkinlikte birisi var mı ? Bu iş başkası tarafından yapılabilir mi yoksa mutlaka siz mi yapmalısınız ?

- Bu iş bir başkasının yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olabilir mi ?

- Bu iş veya benzeri ileride tekrarlanacak mı ?

- Delege edebilmek için zamanınız var mı ? İşi alan kişinin eğitimi, izleme ve bir hata durumunda yeniden üzerinde çalışabilmek için …

- Bu iş delege edilmesi gereken bir şey mi yoksa sizin içinde olmanız mutlaka gerekiyor mu ?

Düşünmeniz gereken konu topun yere düşüp düşmeyeceği. Eğer delege ettiğiniz iş beklediğiniz gibi sonuçlanmaz ise toparlamanız mümkün mü ? Başarısızlık halinde kayıp önemli mi ?

Eğer sonuçlar sizi çok hırpalamayacak ise delege etmeniz yararlı olacaktır.

Kime delege etmelisiniz ?

Kim olduğunu seçerken 5 noktaya dikkat edilmeli :

- Tecrübe, yetenek ve işe yaklaşım

- Sizin ne kadar zaman ayırmak zorunda kalacağınız …

- Kişi ne kadar bağımsız çalışabiliyor

- İlgi alanı ve kendi geleceği için ne düşünüyor

- Mevcut iş yükü

Bir işi delege ettiğiniz zaman muhtemelen sizin yapacağınızdan daha uzun sürecektir, ilk başlangıçta bu normaldir. Sabırlı olmalısınız, öğrenme sürecine katlanmalısınız. Bunun karşılığını ileride kazanacağınız zaman ile alıyor olacaksınız.

Nasıl delege etmelisiniz ?

- İstediğiniz sonucu net olarak tanımlamalısınız.

- Sınırları ve kısıtları, neyin olmaması gerektiğini anlatmalısınız.

- Nasıl bir kişiye delege ediyorsunuz, bunu bilerek süreci planlamalısınız.

1. Her şeyi soruyor mu ?

2. Ne yapabileceğini öneriyor ve yapıyor mu ?

3. Yapıyor ve sonra raporluyor ?

4. Yapmaya başlıyor ve periyodik olarak raporluyor ?

- Mümkün olan her durumda işi yüklenecek kişiler ile konuşarak, neleri üstlenebileceklerini karşılıklı anlaşarak işlerinizi delege etmelisiniz.

- Devredeceğiniz sorumluluk ve yetki konusunda sınırları belirlemelisiniz. Bazı sorumlulukları devredebilirsiniz ancak yetki konusunda daha kısıtlı davranmalısınız.

- İşe (olay yerine) en yakın kişiye delege etmeye çalışın, yukarı çıktıkça işten uzaklaşırsınız.

- Yeterli desteği vermeli, soruları cevaplamaya hazır olmalısınız. Sürecin başarısı desteğinize ve delege edilen kişinin ulaşabileceği kaynaklara bağlıdır.

2015_umut

Bu cümle Cem Adrian’ın “Artık Bitti” isimli şarkısından.

Yıl sonlarında kötü olayları geride bırakma telaşı başlar, açık hesaplar kapatılmak istenir. Belki de yılın en çok sayıda terk edişi bu dönemde gerçekleşiyordur.

Yaralarınızın üzerine biraz umut sürebilmenizi diliyorum, bir derdiniz yok ve sizde umut fazlası var ise bunu etrafınıza dağıtırsanız sevinecek insanlar olacaktır. Hepinize güzel bir yıl dilerim.

 

 

Tags:

 tedavi

Şirketlerde türlü türlü analizler, tablolar yapılır. Her kademede olan yöneticiler kendileri ile ilgili raporlara bakar, bazen bu raporlar garip sonuçlar gösterir, sebepleri araştırılır … bu böyle sürer gider.

Ben bu tablolarda yer almayan bir konuya değinmek istiyorum. Konuya bir soru ile başlayalım.

Eğer brüt karlılığı % 10 olan bir şirket 1 lira kaybederse yerine koymak için ne kadar çaba sarf etmelidir ?

Yüzde 10 bazıları için büyük bazıları için küçük bir oran olabilir, hesap kolaylığı için ben bu değeri seçtim. Herkes bu hikayeyi kendi değerleri ile düşünmelidir.

1. Herşey sabit duruyor ise 1 lira kazanmak için 10 TL ek satış yapılmalıdır.

2. Ek satış, ek satınalma, ek borçlanma ve ek alacaklanma anlamına gelir.

3. Şirketin içinden geçen stok artar, hareketler artar. Bu artış tahmin edebileceğiniz gibi bazı masrafları arttırır.

4. Tedarikçilerimizden daha fazla alım yaptığımız için borcumuz artar.

5. Daha fazla satış yapmak durumunda olacağımız için alacaklarımız ve riskimiz artar. Bunun üstüne bu ek satışı yapabilmek için satış çabamız da artacaktır.

6. Bu artışlar bizi hedeflediğimiz o 1 TL kazançtan uzaklaştırıyor olabilir.

Keşke o 1 TL kaybedilmeseydi …

Peki bu 1 TL nasıl kaybediliyor olabilir ?

- Kullanılamayan duruma düşen stoklar.

- Geç teslimat, bunu takip eden fazla navlun, cezalar ve hatta müşteri kaybı.

- Üretim içi verimsizlikler dolayısı ile hedeflenen seviyede ürünü üretemiyor olmak.

- Hatalı satınalma kararları.

- Hatalı ürün tercihleri veya satılmayacak nesnelerin fazla üretimi.

- İnsan hataları.

- Herhangi bir noktada gereğinden fazla kaynak kullanımı.

Say say bitmez …

Peki su kaçıran şirket sisteminin içine daha fazla su pompalayarak bu sorunları giderebilir mi ?

Yoksa bir yandan israfın eliminasyonu için çalışmalar başlamalı diğer yandan şirketin rekabet stratejisi gözden mi geçirilmeli … ve bunlar nasıl yapılmalı ?

Düşüncelerinizi bekliyorum …

Tags:

Girişimciler İçin … Bir Yenilik Nasıl Yayılır, Hangileri Yaygınlaşır ? …

tal

Konuşma konusu hakkında :

- Yenilik nasıl yaygınlaşır, yeni bir fikir, yeni bir ürün nasıl daha büyük kitlelere ulaşır ?
- Her yeni ürün yaygınlaşmaz, çoğu biz onları duymadan pazardan çekilir, yok olur. Bunun sebebi yolun üzerinde bulunan çukuru geçememeleridir. Peki çukur nerede ve nasıl aşılabilir ?
- Teknolojik ürünlerin, önceden rastlanmamış fikirlerin veya o ürüne çok uzak duran topluluklarda yaygınlaşmanın adımlarını, algoritmanın adımlarını örnekleri ile izleyeceksiniz.

Bu konu kimler için ilginç :

- İş kurmak isteyen, yeni bir konuda girişimde bulunmak isteyenler
- Teknik alanlarda yöneticilik yapanlar
- İç girişimciler, şirketlerinde yeniliklerin öncülüğünü yapmak isteyenler
- Pazarlama ve stratejik planlama konularında çalışanlar

Yer : Atatürk Kongre Merkezi

 

 

Tags:

universite_turu

Aralık ayında 3 üniversite’de “Teknolojik Ürünlerde Yenilik Nasıl Yaygınlaşır” ve 1 üniversitemizde de “Mavi Okyanus Stratejisi” konularını işleyeceğim. Bilgileri aşağıda paylaşıyorum.

Girişimciler İçin … Bir Yenilik Nasıl Yayılır, Hangileri Yaygınlaşır ?
2 – 4 – 15 Aralık tarihlerinde TÜGEM Etkinliği

 

tal

Konuşma konusu hakkında :

- Yenilik nasıl yaygınlaşır, yeni bir fikir, yeni bir ürün nasıl daha büyük kitlelere ulaşır ?
- Her yeni ürün yaygınlaşmaz, çoğu biz onları duymadan pazardan çekilir, yok olur. Bunun sebebi yolun üzerinde bulunan çukuru geçememeleridir. Peki çukur nerede ve nasıl aşılabilir ?
- Teknolojik ürünlerin, önceden rastlanmamış fikirlerin veya o ürüne çok uzak duran topluluklarda yaygınlaşmanın adımlarını, algoritmanın adımlarını örnekleri ile izleyeceksiniz.

Bu konu kimler için ilginç :

- İş kurmak isteyen, yeni bir konuda girişimde bulunmak isteyenler
- Teknik alanlarda yöneticilik yapanlar
- İç girişimciler, şirketlerinde yeniliklerin öncülüğünü yapmak isteyenler
- Pazarlama ve stratejik planlama konularında çalışanlar

 

Mavi Okyanus Stratejisi – 5 Aralık tarihinde Marmara Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Günleri – Göztepe / İstanbul, MieS – EMG Etkinliği

 

mavi_kirmizi_okyanus

 

Konuşma konusu hakkında :

- Mavi Okyanus Stratejisi adım adım izlenebilecek bir algoritmaya sahiptir
- Örnekler ile algoritmanın adımları nasıl uygulanır ?
- Keşfedildiği düşünülen Mavi Okyanus’un gerçek olup olmadığı nasıl anlaşılır ?

Bu konu kimler için ilginç :

- Girişim fikrini test etmek isteyenler
- Pazarlama konusunda algoritmalara ilgi duyanlar
- Stratejik Planlama veya Pazarlama konularında çalışmak isteyenler

Sunum_KASIM

 

Hatırlanacak sunumlar yapmak ister misiniz ?

Bir sunumun kariyerinizi değiştirebileceğini biliyor musunuz ?

Yapılan bir araştırmaya göre sunumları dinleyen kişiler sunum yapanların % 13′ünü beğenmiş ancak sunum yapanların % 87′si kendilerinin çok iyi sunum yaptığını söylemiş … siz hangi taraftasınız ?

Evet, bir sunum kariyerinizi değiştirebilir. Eğer başarısız bir sunum yaparsanız muhtemelen size daha önemli bir konuda sunum görevi verilmeyecek, sizin yerinize başkası ilerleyecektir. Başarılı bir sunum yaparsanız ise muhtemelen bulunduğunuz görevden daha yükseklere doğru çıkabileceksiniz.  İşte bu yüzden başarısızlık ihtimalini yok etmelisiniz.

Başarısız bir sunum yaparsanız tek kaybeden siz değilsiniz …

Eğer bir şirket çalışanı iseniz şirketiniz bundan etkilenir. Sunum müşterilere, tedarikçilere veya yatırımcılara yapıldı ise şirket hakkında pozitif bir düşünce oluşmayacaktır. Sunum çalışanlara, şirket içine yapıldı ise kaybolan zaman, motivasyonunu kaybeden çalışanlar, hedefine gidemeyen projeler olarak geri dönüş olur.

VASAT olmak istiyorsanız o sizin bileceğiniz bir iş …

Evet, topluluk önünde olmak ürkütücüdür, insanların %75′inde bu korku ilk sırada yer alır. Ancak buna rağmen başarılı olup olmamak sizin elinizde. Doğru teknikleri nasıl kullanacağınızı bilirseniz sonuç sizin lehinize olacaktır.

Yükselmek isteyen bütün profesyoneller, iş sahipleri, girişimciler, akademisyenler, satış ve pazarlama çalışanları … Az veya çok sayıda sunum yapacaksınız. Örneğin ben 700′den fazla sunum yapmış birisiyim ve hala daha öğrenmekte olduğumu düşünüyorum. Ancak en önemlisi başlamaktır, sadece başlayanlar ilerler diğerleri ise ilerleyenleri konuşur.

Bu seminerde izleyeceğiniz 9 adımlık yol sizi başarı potasına sokacaktır. İşte bu yüzden katılmalısınız.

Seminerim hem işin tekniğini hem uygulamasını içeriyor. Sunumu nasıl hazırlayacağınızı, sesinizi ve vücudunuzu nasıl kullanacağınızı hem izleyerek hem de yaparak öğreneceksiniz.

Seminerden ayrılırken ulaşmış olacağınız noktanın çok tatmin edici olduğunu göreceksiniz

Kimler katılmalı ?

Topluluk önünde konuşmak eğlenceli bir şeydir, sadece nasıl yapılacağını bilmeniz gerekiyor.

Eğer sahneye çıktığınızda performansınızın takdir edilmesini istiyorsanız sizi bu seminere bekliyorum.

Sunum yapmak veya topluluk önünde konuşmak durumunda olan veya isteyen herkes katılabilir. Profesyoneller, iş sahipleri, yöneticiler, yönetici adayları, akademisyenler, girişimciler, öğrenciler … Sahnede herkese yerimiz var.

Hazırlayan ve Sunan : Cengiz Pak

Tarih : 8 Kasım 2014

Yer : Pendik / GreenPark Oteli (Sahilde)

Yemek ve İkram : Açık büfe öğlen yemeği ve ara ikramlar

Sertifika : Katılım Sertifikası

Saat : 9:30 – 16:30

Katılım Ücreti : 245 TL + KDV

Hesap Numarası
Türkiye Ekonomi Bankası (TEB): TR570003200004200000097043
Hesap İsmi : Temel Teknoloji Yazılım ve Danışmanlık – Cengiz Pak

Kayıt İçin : (216) 360 65 60 / cansu@temelteknoloji.com.tr

Bu seminerin ücretini kredi kartınız ile ödeyebilirsiniz, form için tıklayın .

Eğer Bonus kartınız var ise 6 taksit imkanınız da var, diğer kartlar ile “tek çekim” şeklinde ödeyebilirsiniz. Formu doldurarak Cansu Hanım’a iletiniz.


İşim gereği bir çok şirket ile çeşitli seviyelerde ilişkim oluyor. Bu ilişki bazen sahibi,  bazen genel müdür veya diğer yöneticiler ile, bazen de üretim, bakım operatörleri, depo görevlileri ile oluyor.

Bir çok iyi veya kötü olayı onlar ile beraber yaşıyorum, çok sayıda başarılı kişi ile karşılaştığım gibi bazen de başarısız olmuş veya olmak üzere olan çalışanla yolum kesişiyor.  Ancak şimdi bunlardan bahsetmek istemiyorum.

Bir şirketin en az bildiğim yeri ise “yönetim kurulu”.

Ben yönetim kurulları konusunda uzman sayılmam, hiç yönetim kurulu üyesi olmadım olacağımı da sanmıyorum.  Bu yüzden içeride ne konuşulduğunu bilmiyorum.

Bazen tanıdıklarıma soruyorum neler konuşuyorsunuz diye ?…  bana gülümseyerek boşver diyorlar.

Ben de boşveriyorum.

Kendi işinizi kurmayı düşünüyorsanız önce kendinize karşı dürüst olarak aşağıda bulunan listeyi gözden geçirmenizi öneririm. Her ne kadar bu özellikler başarısız olmanızı garanti etmiyor ise de işinizin zor olabileceğini işaret ederler. Ancak kendilerinin farkında olanların çalışarak bu özellikleri pozitif yönde değiştirebileceklerini de varsaymak gerekir.

1. Karar vermekte güçlük çeken, kararsız birisi misiniz ?

Eğer aklınızdan kendi işinizi kurmak geçiyor ise önce karar verebilmeyi, onu hayata geçirmeyi ve sonuçları ile yaşamayı içinize sindirmelisiniz. Karar vermek için her şeyin tam olmasını, hiç bir risk unsurunun kalmayacağı zamanı bekleyen birisi iseniz fırsatları da kaçıracağınız kesin.

Zaten sıfır risk diye bir şey de yoktur.

2. Sorumluluk almıyorsanız

Eğer her şeye bir bahane bularak başınıza gelenleri açıklıyor, olayların içinde kendi payınızı görmüyor iseniz serbest çalışmak size göre değildir.

Bir iş sahibi baştan sona “sorumluluk alan”, bahane üretmeyen ama çare üreten birisi olmalıdır.

Müşteri şikayetleri olduğunda elemanlarınızı veya başka şeyleri bahane edecek iseniz bir daha, hata iki kez daha düşünmelisiniz.

3. Sizi tek motive eden şey para ise …

Kuracağınız iş belki sizi çok zengin edecek belki de çok para kaybettirecek. Ancak süreç muhtemelen uzun olacak ve ilk başta başınızdan aşağı para yağmayacaktır. Bu dönemi geçebilmeniz için yüksek motivasyona sahip olmalısınız ve tek motivasyon kaynağınız para ise kısa sürede havlu atmanız olası … Niçin kendi işinizi kurmak istediğinizi bir daha düşünün, ilk başta “para” geliyor ise güçlükleri aşabilmeniz mümkün olmayabilir.

4. Uçlarda gezer misiniz

Eğer bazen moraliniz çöküyor bazen ise aşırı iyimser oluyorsanız şansınız açık olsun. Her kötü olayda moraliniz dibe iniyor ise işinizi sağlıklı sürdürebilmeniz çok mümkün değildir.

Aşırı uçlarda gezindiğiniz zaman yanınızda çalışanlar veya bu dönemlerde karşılaştığınız müşterileriniz, tedarikçileriniz size olan güvenlerini kaybedebilirler.

5. Kronik olarak dağınık birisi iseniz

Eğer hem dağınık hem de aradığını bulamayan birisi iseniz (bazıları dağınıktır ama aradıklarını bulurlar), faturalarınızı ödemeyi unutuyor iseniz, dağınıklık sizi rahatsız etmiyor ise bunlar işinizi baltalayabilir.

Tam tersi olarak düzen hastası iseniz de işiniz zordur. Bu seferde dayanılmaz bir patron olup iş yapmak yerine ortalığı toplamak ile ömrünüzü geçiriyor olabilirsiniz.

En iyisi yapılması gerekeni verimli bir şekilde yapabiliyor olmaktır.

6. Başladığınız işleri bitirmeyenlerden misiniz …

Eğer başladığınız işleri tamamlama konusunda problemleriniz var ise paranızı ve zamanınızı başka konularda harcayın, iş kurmak size uygun olmayabilir.

Kendinizi fikir adamı gibi görüyor iseniz, iş fikirleri etrafınızda uçuşuyor ama siz onları hayata geçirmek için bir şeyler yapmıyor iseniz iki yolunuz var. İlki iyi bir uygulayıcı ile yola çıkmanız ikincisi ise hiç başlamamak.

7. Kendinizi ve şirketinizi iki ayrı şey olarak görüyor iseniz

Bazıları şirketlerin “tüzel kişilikleri” arkasına geçip konfor zonu yaratabileceklerini düşünür. Şirket sizin ise neyin arkasına geçip saklandığınızı bir daha düşünün.

8. Alışılmışa tutunacak iseniz

İş hayatı, tüketim alışkanlıkları, alışveriş biçimi, beklenti seviyeleri değişiyor. Eğer kendi konforunuz için değişimi görmemeyi tercih eden birisi iseniz işiniz zor demektir.

Kuracağınız iş geçmişte popüler olmuş olan belki de şimdilerde ölmekte olan bir konu ancak siz tersine inanmak istiyorsunuz. Veya herkes yapıyor ben de yapabilirim diyorsanız kıyasıya rekabete hazır olun.

Değişimi kendi lehinize kullanmayı, öğrenmeye açık olmayı ön plana almamak size pahalıya mal olabilir.

9. Limitsiz yaşamak için mi iş kurmak istiyorsunuz …

Tamamen hür, istediğiniz zaman istediğiniz işi yapabilmek, istediğiniz saatlerde çalışabilmek için mi kendi işinizi kurmak istiyorsunuz. Keşke böyle bir şey mümkün olsa !

İş hayatı seçtiğiniz konuya göre bir disiplin içinde gerçekleşir, aksini düşünmeniz serbest, elbette kendi paranızla.

10. Sözünüzde durur musunuz …

Dürüstlük esas, konular değişir, her şey değişir ama bu kural değişmez.

Söz verip unutamazsınız, müşterinize bana ne diyemezsiniz, garanti verip sırtınızı dönemezsiniz …

Bunları yaparsanız işiniz olmaz, iş sahibi olamazsınız …

11. Bir desteğiniz var mı ?

İş sahibi olmak zordur. Aileniz, arkadaşlarınız yapacağınız işe karşı olabilirler, ekonomi zaten arkanızda olmayabilir. Bu durumda iç direncinizi, niçin bu işi yapmak istediğinizi ve tamamlama enerjinizi gözden geçirmelisiniz.

Desteği olanlar daha kolay mesafe alacaktır, kendi başına olanlar ise sadece kendilerine iki kat güvenmek zorundalar, çünkü hem işi yapacak hem de etrafının negatif tavırları ile uğraşacaklar.

12. Ben çok iyi yaparım, herkes bayılacak ve hemen alacak

Dünya sizin gibiler ile dolu. İlk sormanız gereken soru şu : Niçin benden alsınlar ?

Eğer bu soruya çok hızlı cevap veriyor iseniz bir de şunu denemelisiniz : Niçin benden almayıp diğerlerinden alsınlar ?

Bu dünyada çok iyi, çok güzel olanın çok tercih edileceği diye bir şey yoktur. Böyle bir inancınız var ise önce bunu gözden geçirmelisiniz. Önce pazarlama ve satış aksiyonlarını düşünmelisiniz, üretim ise ikinci aşamanın konusudur.

Eğer şu anda kendinize ait bir işiniz var ve yukarıda listelediklerimden bir kaçı size uyuyor ise dikkat. Hemen onları iyileştirmelisiniz.

 

kaybolanlar

Çok büyük bir banka, belki ülkemizin en büyüğü, benim gibi emeklilerin çoğunlukla maaşlarını aldıkları yer.

Hikayemiz benim emekli maaşımı bir süre çekmediğim için paranın SGK tarafından geri çekilmesi ile başlıyor. SGK, paranızı çekmez iseniz ölmüştür bu herhalde diye parayı geri çekebiliyormuş. Neyse ki fazla zor olmayan bir işlem sonucu onlar kendi taraflarını hallettiler. Şimdi gelelim paranın bankadan nasıl çıkacağına …

Efendim benim hesabı açtığım şube ile bana yakın olan şubeler farklı … Bankalar ile hiç muhatap olmayan birisi olarak bunun ne demek olduğunu bilmiyorum ama öğreneceğim. SGK’dan bana git o bankanın herhangi bir şubesine paranı çek dediler, bende en yakın olana gittim.

- Bana SGK’dan para geldi mi ?

Gişe görevlisi uzun uzun ekranına baktı sonunda bana “Evet” dedi.

- Çekebilir miyim ?

- Hayır

- Niye ?

- Hesabınız başka şube’de oraya gidip çekeceksiniz.

( Bu arada ben bir emekliyim, yaşça onlardan büyüğüm … hatırlatırım. Beni itekleyeceklerine yardımcı olmaları gerekmiyor mu ? Aaaa sen uzaydan mı geldin, burada işler böyle yürür bilmiyormusun … diyorsanız elbette biliyorum. Ama artık canım çok sıkıldığı için bilmek istemiyorum)

- Burası o banka değil mi ?

- Paramız yok

( Bu arada gişe görevlisi arkasını dönüp orada bulunan bir hanım! ile konuşup ne yapacağını soruyor. Hanım! ona para filan verme diyor. Bu arada “o” benim …)

- Hiç mi yok ?

Hanım! oradan lafa atlıyor … ver 1000 lira. Sinirlenmiyorum, severim sadaka almayı !

- Şu andan itibaren konumuz para değil, siz bana kaç para verebileceğinizi söyler misiniz ?

(Bu arada gişe memurunun yüzünden parası olduğunu anlıyorum)

- Ama 41 TL masraf çıkar

- Olsun, sen ver

- 5000 vereyim (vermesi gerekenin 1/3′ü)

- Peki 5000 ver

Şimdi ikinci tur başlıyor …

- Benim burada bir de OGS hesabım var, bağlı olduğu kredi kartının süresi dolacak, gelmişken onu değiştireyim (yanımda kart yok ama numarası var)

- Bakayım

- Aaaaa kartı görmeliyim

- Senin bilgisayarın kartı görmeden işlem yapabiliyor (telefondan güncellenebiliyor), siz önünüzdeki ekrandan kartın bana ait olduğunu göremiyor musunuz ?

- Olmaz, yapamam …

Bundan sonrası şöyle olacak.

1. Ben yarın OGS’yi iptal edip başka bir bankadan HGS alacağım.

2. Emekli maaşımı o bankadan başka bankaya aktaracağım.

SGK’ya tavsiyem ise çalıştığı bankayı değiştirmesi çünkü bunlar onlar kadar hızlı ve işe hakim değil.

Bankaya ise bir önerim yok. Kazanmak için harcayacakları para kaybettiklerinden fazla olacaktır. Doğanın kanunu bu birileri gidecek başka birileri gelecek.

Şimdi diyeceksiniz ki kimin umurunda !

Olmasın ne fark eder. Grand Canyon nasıl oluştu bilmem biliyor musunuz ?

Hiç bir şirket müşterilerinden ve onu şekillendiren pazar koşullarından daha güçlü değildir. Şirketler, travma yaşamaya uzun bir sürecin sonunda başlar. Bunun sebebi kütlelerinde birikmiş enerji, yavaşlama yavaş olacağı için fark ettiklerinde zaten durum “game over” şeklinde tezahür eder  … emin olabilirsiniz. Sonra suçu “konjonktüre” bağlayıp devletin kapısını bana yardım et diye aşındırırlar.

İşte bu da benim umurumda değil.

 

 

Tags:

danismanligin_zirvesi

Evet, hepimiz için çok karlı bir iş buldum.

Bence memleketin en az yarısı dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir kişi veya şirkete danışmanlık yapmalıdır. Bu sayede geriye kalan yarısı işine gücüne bakarak ülkemizi daha rekabetçi ve zengin bir ülke yapabilir.

Bu sonuca nasıl mı ulaştım ?

Bakın çevrenize, her şeyi bilen, her konuda fikir beyan eden, bu da ne ki veya böyle olduğu için söyle oldu … olmasaydı olmazdı gibi içi cevher dolu cümleler söylemeyen kaç kişi var. Geçen gün televizyonda Rıdvan Dilmen’in dediği gibi adam gol atıyor kimse maşallah demiyor, kimse amma güzel attı demiyor da bak sen mantar kaleciye nasılda yedi golü diyor … cümlesinde olduğu gibi takdir yok ama hep eleştiri var, hep negatif ve bilgi dolu cümleler.

Adam facebook’ta köfte tanıtmaya çalışıyor … gelen yorumlar şöyle :

- Ben bir pirzola yaparım parmaklarınızı yersiniz

- Bilmem nerede olan köfteciyi denediniz mi ?

- Köfteyi ikiye kesmişsiniz öööö

- Kullandığınız et helal mi ?

Yahu arkadaş bu ne derin bilgi, ne ince bir zevk …

Bir başkası blog yazan bir uzman. Yüzlerce yazı yazmış ve kendisine gelen soruların hepsine cevap veriyor. Ancak cevabı alanların % 5′i teşekkür dahi etmiyor.

Diğeri belki de ülkemizde 20 adet olan uzmanlardan birisi. Adam yıllarını vermiş, ondan bahsederken şöyle deniyor … 3-5 şey biliyor, meşhur oldu gitti.

Sen niye olmadın ? Olabilirdin de istemediğin için mi olmadın.

Sen niye o köfteyi yapmaya çalışmadın ? Zaten çok iyi yaparsın da bizim moralimiz bozulmasın diye mi yapmadın.

Sana niye soru sorulmuyor da ona soruluyor ? …

Boş işler bunlar, bu topraklardan niçin marka çıkmıyor diye ise düşünmeye hiç gerek yok. Çünkü yaratıcılık ve başarı takdir edilmez ise yetenekler kaybolur, karanlığa gömülür.

Bu marka yaratma işine benim bir önerim var. Bir gün bu iş yapılmak zorunda kalındığında beni hatırlamayacağınızı ve şimdi söyleyeceklerimi zaten biliyor ! olduğunuzu bile bile söyleyeceğim.

Bir şehir yaratalım, içine eline sağlık, evet çok güzel, tebrik ederim diyebilen yabancı ve yerli (çoğunluğu yabancı olursa iyi olur) insanları dolduralım, ev verelim, iş verelim. Sonra marka fikri olanları oraya gönderelim ve orada çalışmalarını isteyelim. Bence 100 yılda yapamadığımızı 5 yılda yaparız.

Bu video İş Bankasının İŞ’TE KOBİ ( www.istekobi.com.tr ) ekibi tarafından hazırlanmıştır. Bu bölümün de içinde olduğu 15 ayrı video için tıklayınız >>>

Eğer kurum içi sunum teknikleri eğitimi veya workshop düşünüyor iseniz bilgi almak için linki tıklayınız.

Tags:

aile_sirketiBir sonraki kuşak yerine isterseniz bir sonraki yönetici diyelim.

Bir anda aile şirketleri hakkında olumlu veya olumsuz görüşler yok oluyor değil mi ?

Yeni birisi gelecek. Belki daha iyi olacak belki daha kötü … Bunu şu anda bilmiyoruz ama daha kötü olursa birileri onu oradan alır diye düşünüyoruz. Dolayısı ile çok fazla endişeye gerek yok. Peki bir sonraki kuşak başa geleceği zaman bu mekanizma geçerli mi ?

Diyelim ki şirketin planı ve kuralları var, eğer bir sonraki kuşak üyesi bunlara uymuyor ise işe giremiyor. Peki yönetimi sürdüren kurucu veya aktif nesil üyesi işi kime devredecek ?

Şirketleri aile şirketleri ile aile şirketi olmayanlar diye ayırırsanız herhalde aile şirketi olmayanlar olanların % 1 ‘ i bile değildir. Zaten aile şirketleri hakkında söylenen olumsuz cümleler aslında kötü yönetilen her tür şirket için söylenebilir. Konu şirket iyi yönetiliyor mu, çalışanlar ve yöneticiler doğum tarihlerine göre mi seçiliyor yoksa objektif kriterler kullanılıyor mu ?

2014 yılından itibaren 5 yıl içinde çok sayıda şirket 2′inci nesle geçecek geçemeyenler ya kapanacak ya da satılacak. Bugüne kadar yapılan araştırmalar %40′ın geçeceğini söylüyor. Geçmek başarılı olunacak anlamına gelmiyor sıra 3 numaralı nesle geldiğinde ayakta kalanların oranı % 4 oluyor.

Bunun bir dizi sebebi var …

1. Artık rekabet daha fazla onun için birinci nesilden daha donanımlı olmak gerekiyor.

2. Birinci nesil sağlıklı ve aktif iş hayatında iken devretmeyip şirketi miras olarak bırakınca 2′inci (veya 3′üncü) neslin eline bir bomba bırakmış oluyor. Halbuki devredecek olan nesil henüz aktif iken bu devir yapılsa ve bir süre her şeye karışmayan bir danışman gibi bir ilişki sürdürülse çok daha başarılı olunabilir.

3. Devir alacak olanların görüşlerine değer verilmez ve deneme şansları olmaz ise iş onlara kaldığında ve baskı üstlerinden kalktığında bir dizi hatalı kararın oluşması hiç şaşırtıcı değil. Aile şirketlerinde bir sonra ki yöneticiyi yetiştirmek bir öncekinin görevlerinden birisidir. Diğer profesyoneller için ise bu bir ilerleme veya kovulma zemini olabilir.

4. Şirketlerin yönetim kurullarında dışarıdan, konusunda uzman veya sağduyusu olan kişilerin olmaması ikinci neslin işini güçleştiriyor. Bağımsız insanlar olmayınca aile ilişkileri ile iş ilişkileri bir birine karışıyor.

5. Yeni nesil (ikinci veya üçüncü) bir önceki nesilden daha tutucu, durumu korumaya çalışan ve bu sayede daha az çalışmak ama daha fazla harcamak isteyen türden ise sonuç aşağı yukarı belli olduğu için  bence aktif yönetici devri hiç düşünmemelidir.

İkinci nesil birinci nesil ile birlikte başarılı geçiş için çalışır, yaptığı planı tartışır, birinci nesil bu tartışmaya eşit şekilde katılır ise muhtemelen ilk % 40′ın içine girilir. Bu anlayış sürdürülür ise sonra da % 4′ün içinde yer alınır.

 

Tags:

strateji_piramidi

Bu piramide strateji piramidi diyoruz. Kurumların veya şirketlerin misyonları ile operasyonlarının nasıl bağlantılı olduğunu gösteriyor.

Bu resme bakıp 1-2 dakika içinde olan kutularda ne yazıyor diye okuyanların herhalde çoğunluğu uygulamanın yukarıdan aşağı olması gerektiği sonucuna varacaktır. Sonra da işe girişenlerin çoğunun en alttan yukarı çıkmayı zorlayacağını düşünüyorum. Yani düşünülen ile yapılan arasında yaklaşık 180 derece kadar fark olacağını tahmin ediyorum !

Niye ? Çünkü biz uygulamaya dönük insanlarız, planlama ile pilav tartışması yapan bir geçmişimiz var.

En alt katmanın altı (resimde olmayan zemin) her gün yaptığınız işlerden oluşuyor. Üretmek, satmak, harcamak, hesaplamak gibi … Yani operasyon dünyası, yani taktik alan …

Toplantıların, raporların, harcanan enerji ve mesainin çoğu burada harcanıyor. Bu olaya Lewitt Construct Tool gözüyle bakıyor olsaydık orası “core product”. Nedir “core product” ? Kaynakların çoğunun harcandığı ama iyi yapılmayınca kurumu oyun dışına atan veya iten ancak iyi yapılınca sadece oyunun sürmesini sağlayan faaliyetler.

Biraz karışık oldu …

Orası zehirlemeyen yemek, uçan uçak, işini normal yapan şirket … Bunlar oyuna giriş bileti ama rekabet faktörü değil. Eğer sizin yemek zehirliyor ise müşterileriniz öleceği için işe devam edemezsiniz değil mi ? İşte oyun dışına itilmek böyle bir şey.

Bu bölgenin yönetim araçları neler ?

Operasyonel iyileştirme yöntemleri, ERP yazılımları, otomasyon ve işimizi iyi yapmamızı sağlayan teknikler, araçlar … Bunlar bize avantaj sağlar, oyunda kalmamızın bedelini azaltır. İşte şirketlerimizin çoğu henüz bu aşamada çırpınıyor.

Bu bölgenin dışında kalan konulara bakmayıp piramidin yukarısını anlamadığımız veya anlamak istemediğimiz sürece önemli markaları yaratabilmemiz, global ölçekte kurumlara (resmi, özel, kar amacı gütmeyenler … fark etmez) sahip olmamız biraz uzak görünüyor.

Peki ne yapmalı ?

Bu soruya belediye başkanları, dernek başkanları, şirket sahipleri veya üst yöneticiler kendi cevaplarını bulmalı. Benim de cevaplarım var ama rahmetli annemin bir sözünü hatırladığım için bahsetmeyeceğim …

Derdi ki … Akılları pazara çıkartmışlar herkes gitmiş kendi aklını almış.

 

sellingintangiblesFikrinizin diğer insanların “para ödeyeceği” bir hale gelebilmesi için çok çalışacak, para ve zaman harcayacaksınız. Yolunuzun üzerinde bir çok aşama var, şirket kurmak, ortak bulmak, para bulmak, kendini tanıtmak, ürünü ortaya çıkartmak … Bu aşamaların hepsinin kendisine göre detayları var elbette ancak fikriniz gerçekten para etmeyecek bir şey ise ne yapsanız fark etmez.

Diğer yandan ne kadar çok para veya enerjiniz olursa olsun eğer “temel pazarlama hatalarını” yaparsanız başarısızlığı davet etmiş olursunuz, en kötüsü sonunda ümidinizi yitirebilir ve vazgeçme noktasına gelebilirsiniz.

Bu konuşmanın ana konusu dokunulamayan ürünlerin pazarlanması olacak, danışmanlık, eğitim, yazılım, proje hazırlama gibi uzmanlık isteyen servislerin nasıl pazarlanabileceğine bakacağız.

Konuşma boyunca hem dokunulamayan hizmetler için olan girişim fikirlerimizi Mavi Okyanus Stratejisinin algoritması ile test edeceğiz hem de bu tür ürünler için izlememiz gereken yolları incelerken Lewit Construct Tool’un nasıl kullanılabileceğine bakacağız.

Kim Katılmalı

- Bir girişim fikrini bulmak veya olgunlaştırmak isteyenler

- Dokunulamayan bir ürünü pozisyonlamayı düşünenler

- Bir fikre sponsor olmayı veya yatırım yapmayı düşünenler

Tags:

kotu_isler

Dünya yükselip sonra kaybolan şirketler ile dolu.

Her biri büyürken etraflarında gözleri parlak bir dolu insan olan şirketler … şöyle yapacağız … nasıl başardık ama … falan filan.

Sonra büyümenin verdiği bir huzur > sonra kendini bilmezlik > sonra müşterilerinin suyunu çıkartma dönemi başlıyor olabilir.

Sonra bu canı sıkılan müşteriler kendilerinin canını sıkanların alternatifleri oluşsun diye “müşteri gruplarına dönüşür”.

İşte bu gruplar şu anda can sıkan firmanın rakipleri için serpilip büyüme alanları olma işlevini yerine getirirler.

O milletin canını sıkan önce bir taneden fazla kendi üzerine gelmekte olan firma görür … Bu son ihtardır.

Ya hemen toparlanır ve hepsini yok etmek için “müşterisinin kim olduğunu hatırlar” ya da çoğu kez olduğu gibi “bunlar kendilerini ne zannediyor” der ve müşterisinin suyunu çıkartmaya devam eder.

İşte yolun sonu.

Çünkü arkasında gerçek müşteri desteği olan hiç bir hareket öyle kolay kolay kaybolmaz.

Sonra muhtemelen sert bir rekabet başlar.

Savaş bittiğinde “müşterinin canına okumayı kendisinde hak gören şirket” çok yara alır. Bu yaralar ile yaşar mı yaşamaz mı beni ilgilendirmiyor.

Müşterisinin kim olduğunu unutmasaydı ! Konjonktür kimseyi affetmez.