Kişisel Gelişim

155defd[1]

Bir çok yönetici zamanının önemli kısmının etkin ve sonuç üretmeyen toplantılarda kaybolduğundan şikayet eder. Toplantı yönetiminin kendi başına önemli bir konu olmasının ardında yatan, hem bu şikayetler hem de gerçekten oldukça pahalı bir aktivite olmasıdır.

Eğer toplantıları ?aktivite esaslı maliyet? bakışı ile değerlendirir iseniz en azından katılanların ücretleri ile geçen süreyi formülünüzde kullanmanız gerekir, alternatif maliyeti düşünmeden bile ortaya önemli bir değer çıkacaktır.

Artık herkes toplantının bir hedefi olması gerektiğini, doğru insanların çağrılmasının önemli olduğunu, önceden hazırlık yapmanın gerekliliğini, gündeme sadık kalmanın önemini ve toplantı sonrasında notların zamanında dağıtılmasının iyi bir şey olduğunu bilmektedir …

Ancak siz bunların uygulandığını kaç kez gördünüz ? Toplantıların çoğu yukarıdaki noktalara aldırış etmeden yapılmaya devam etmektedir, üstelik böyle olmasını eleştiren yöneticiler tarafından … Niçin ?

Çünkü yöneticiler eleştirmelerine rağmen bir çok sebepten ötürü toplantı yapmayı veya katılmayı sever.

Sosyal etkileşim

Bir çok insan yalnız çalışmayı sevmez, başkaları ile beraber olmayı ve ilişki kurmayı ister. Toplantılar sayesinde bir gruba ait olma, bu sayede hem ayrışma hem de kendini ifade edebilme imkanını bulabilmek toplumun çoğunluğu için önemli bir imkandır. İş ve iş dışı konuşmalar çok önemli bir sosyal aktivite olmaya devam edecektir.

Çevrim içinde kalabilmek

İşletmeler büyüdükçe departmanlar, birimler kopar, çalışanlar arası bilgi akışı kesilir, herkes sadece kendi etrafını dinlemeye başlar. Çalışanlar şirketin resmi kanallarından duydukları ile yetinmek istemez. Toplantılar sayesinde başka birimlerde ne olup bittiği hakkında haberlere, bilgiye birinci elden ulaşma şansı elde edilmiş olmaktadır.

Statü sahibi olmak

Ne kadar çok sayıda komitede yer alırsanız o kadar önemli olarak algılanırsınız.

Farklı konularda fikirlerine önem verilen insan konumuna ulaşılıyor olması bir statü sahip olmak anlamına gelecektir. Toplantılarda lider olmayıp sadece lider kadrolar ile beraber olabilmek bile çalışma hayatında kişiler tarafından ?önemli? olarak algılanacağı için kişiler bu motivasyon ile toplantılarda yer almak ister.

İşte bu psikolojik motivasyon yöneticilerin veya dışarıdan insanların ?zaman kaybı? olarak nitelendirdiği toplantıları bile önemli hale getirir, her türlü mantıksal açıklamanın üzerine çıkar.

Şirketin üst yönetimi şirketlerinde yapılan toplantıları zaman zaman gözden geçirmeli ve sadece şikayet etmek yerine temel toplantı kurallarının uygulanması için bir şeyler yapmalıdır. Bunun için benim önerim ?Toplantı Karnesi? izlemektir.

Kendi işinizi kurmayı düşünüyorsanız önce kendinize karşı dürüst olarak aşağıda bulunan listeyi gözden geçirmenizi öneririm. Her ne kadar bu özellikler başarısız olmanızı garanti etmiyor ise de işinizin zor olabileceğini işaret ederler. Ancak kendilerinin farkında olanların çalışarak bu özellikleri pozitif yönde değiştirebileceklerini de varsaymak gerekir.

1. Karar vermekte güçlük çeken, kararsız birisi misiniz ?

Eğer aklınızdan kendi işinizi kurmak geçiyor ise önce karar verebilmeyi, onu hayata geçirmeyi ve sonuçları ile yaşamayı içinize sindirmelisiniz. Karar vermek için her şeyin tam olmasını, hiç bir risk unsurunun kalmayacağı zamanı bekleyen birisi iseniz fırsatları da kaçıracağınız kesin.

Zaten sıfır risk diye bir şey de yoktur.

2. Sorumluluk almıyorsanız

Eğer her şeye bir bahane bularak başınıza gelenleri açıklıyor, olayların içinde kendi payınızı görmüyor iseniz serbest çalışmak size göre değildir.

Bir iş sahibi baştan sona “sorumluluk alan”, bahane üretmeyen ama çare üreten birisi olmalıdır.

Müşteri şikayetleri olduğunda elemanlarınızı veya başka şeyleri bahane edecek iseniz bir daha, hata iki kez daha düşünmelisiniz.

3. Sizi tek motive eden şey para ise …

Kuracağınız iş belki sizi çok zengin edecek belki de çok para kaybettirecek. Ancak süreç muhtemelen uzun olacak ve ilk başta başınızdan aşağı para yağmayacaktır. Bu dönemi geçebilmeniz için yüksek motivasyona sahip olmalısınız ve tek motivasyon kaynağınız para ise kısa sürede havlu atmanız olası … Niçin kendi işinizi kurmak istediğinizi bir daha düşünün, ilk başta “para” geliyor ise güçlükleri aşabilmeniz mümkün olmayabilir.

4. Uçlarda gezer misiniz

Eğer bazen moraliniz çöküyor bazen ise aşırı iyimser oluyorsanız şansınız açık olsun. Her kötü olayda moraliniz dibe iniyor ise işinizi sağlıklı sürdürebilmeniz çok mümkün değildir.

Aşırı uçlarda gezindiğiniz zaman yanınızda çalışanlar veya bu dönemlerde karşılaştığınız müşterileriniz, tedarikçileriniz size olan güvenlerini kaybedebilirler.

5. Kronik olarak dağınık birisi iseniz

Eğer hem dağınık hem de aradığını bulamayan birisi iseniz (bazıları dağınıktır ama aradıklarını bulurlar), faturalarınızı ödemeyi unutuyor iseniz, dağınıklık sizi rahatsız etmiyor ise bunlar işinizi baltalayabilir.

Tam tersi olarak düzen hastası iseniz de işiniz zordur. Bu seferde dayanılmaz bir patron olup iş yapmak yerine ortalığı toplamak ile ömrünüzü geçiriyor olabilirsiniz.

En iyisi yapılması gerekeni verimli bir şekilde yapabiliyor olmaktır.

6. Başladığınız işleri bitirmeyenlerden misiniz …

Eğer başladığınız işleri tamamlama konusunda problemleriniz var ise paranızı ve zamanınızı başka konularda harcayın, iş kurmak size uygun olmayabilir.

Kendinizi fikir adamı gibi görüyor iseniz, iş fikirleri etrafınızda uçuşuyor ama siz onları hayata geçirmek için bir şeyler yapmıyor iseniz iki yolunuz var. İlki iyi bir uygulayıcı ile yola çıkmanız ikincisi ise hiç başlamamak.

7. Kendinizi ve şirketinizi iki ayrı şey olarak görüyor iseniz

Bazıları şirketlerin “tüzel kişilikleri” arkasına geçip konfor zonu yaratabileceklerini düşünür. Şirket sizin ise neyin arkasına geçip saklandığınızı bir daha düşünün.

8. Alışılmışa tutunacak iseniz

İş hayatı, tüketim alışkanlıkları, alışveriş biçimi, beklenti seviyeleri değişiyor. Eğer kendi konforunuz için değişimi görmemeyi tercih eden birisi iseniz işiniz zor demektir.

Kuracağınız iş geçmişte popüler olmuş olan belki de şimdilerde ölmekte olan bir konu ancak siz tersine inanmak istiyorsunuz. Veya herkes yapıyor ben de yapabilirim diyorsanız kıyasıya rekabete hazır olun.

Değişimi kendi lehinize kullanmayı, öğrenmeye açık olmayı ön plana almamak size pahalıya mal olabilir.

9. Limitsiz yaşamak için mi iş kurmak istiyorsunuz …

Tamamen hür, istediğiniz zaman istediğiniz işi yapabilmek, istediğiniz saatlerde çalışabilmek için mi kendi işinizi kurmak istiyorsunuz. Keşke böyle bir şey mümkün olsa !

İş hayatı seçtiğiniz konuya göre bir disiplin içinde gerçekleşir, aksini düşünmeniz serbest, elbette kendi paranızla.

10. Sözünüzde durur musunuz …

Dürüstlük esas, konular değişir, her şey değişir ama bu kural değişmez.

Söz verip unutamazsınız, müşterinize bana ne diyemezsiniz, garanti verip sırtınızı dönemezsiniz …

Bunları yaparsanız işiniz olmaz, iş sahibi olamazsınız …

11. Bir desteğiniz var mı ?

İş sahibi olmak zordur. Aileniz, arkadaşlarınız yapacağınız işe karşı olabilirler, ekonomi zaten arkanızda olmayabilir. Bu durumda iç direncinizi, niçin bu işi yapmak istediğinizi ve tamamlama enerjinizi gözden geçirmelisiniz.

Desteği olanlar daha kolay mesafe alacaktır, kendi başına olanlar ise sadece kendilerine iki kat güvenmek zorundalar, çünkü hem işi yapacak hem de etrafının negatif tavırları ile uğraşacaklar.

12. Ben çok iyi yaparım, herkes bayılacak ve hemen alacak

Dünya sizin gibiler ile dolu. İlk sormanız gereken soru şu : Niçin benden alsınlar ?

Eğer bu soruya çok hızlı cevap veriyor iseniz bir de şunu denemelisiniz : Niçin benden almayıp diğerlerinden alsınlar ?

Bu dünyada çok iyi, çok güzel olanın çok tercih edileceği diye bir şey yoktur. Böyle bir inancınız var ise önce bunu gözden geçirmelisiniz. Önce pazarlama ve satış aksiyonlarını düşünmelisiniz, üretim ise ikinci aşamanın konusudur.

Eğer şu anda kendinize ait bir işiniz var ve yukarıda listelediklerimden bir kaçı size uyuyor ise dikkat. Hemen onları iyileştirmelisiniz.

 

danismanligin_zirvesi

Evet, hepimiz için çok karlı bir iş buldum.

Bence memleketin en az yarısı dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir kişi veya şirkete danışmanlık yapmalıdır. Bu sayede geriye kalan yarısı işine gücüne bakarak ülkemizi daha rekabetçi ve zengin bir ülke yapabilir.

Bu sonuca nasıl mı ulaştım ?

Bakın çevrenize, her şeyi bilen, her konuda fikir beyan eden, bu da ne ki veya böyle olduğu için söyle oldu … olmasaydı olmazdı gibi içi cevher dolu cümleler söylemeyen kaç kişi var. Geçen gün televizyonda Rıdvan Dilmen’in dediği gibi adam gol atıyor kimse maşallah demiyor, kimse amma güzel attı demiyor da bak sen mantar kaleciye nasılda yedi golü diyor … cümlesinde olduğu gibi takdir yok ama hep eleştiri var, hep negatif ve bilgi dolu cümleler.

Adam facebook’ta köfte tanıtmaya çalışıyor … gelen yorumlar şöyle :

- Ben bir pirzola yaparım parmaklarınızı yersiniz

- Bilmem nerede olan köfteciyi denediniz mi ?

- Köfteyi ikiye kesmişsiniz öööö

- Kullandığınız et helal mi ?

Yahu arkadaş bu ne derin bilgi, ne ince bir zevk …

Bir başkası blog yazan bir uzman. Yüzlerce yazı yazmış ve kendisine gelen soruların hepsine cevap veriyor. Ancak cevabı alanların % 5′i teşekkür dahi etmiyor.

Diğeri belki de ülkemizde 20 adet olan uzmanlardan birisi. Adam yıllarını vermiş, ondan bahsederken şöyle deniyor … 3-5 şey biliyor, meşhur oldu gitti.

Sen niye olmadın ? Olabilirdin de istemediğin için mi olmadın.

Sen niye o köfteyi yapmaya çalışmadın ? Zaten çok iyi yaparsın da bizim moralimiz bozulmasın diye mi yapmadın.

Sana niye soru sorulmuyor da ona soruluyor ? …

Boş işler bunlar, bu topraklardan niçin marka çıkmıyor diye ise düşünmeye hiç gerek yok. Çünkü yaratıcılık ve başarı takdir edilmez ise yetenekler kaybolur, karanlığa gömülür.

Bu marka yaratma işine benim bir önerim var. Bir gün bu iş yapılmak zorunda kalındığında beni hatırlamayacağınızı ve şimdi söyleyeceklerimi zaten biliyor ! olduğunuzu bile bile söyleyeceğim.

Bir şehir yaratalım, içine eline sağlık, evet çok güzel, tebrik ederim diyebilen yabancı ve yerli (çoğunluğu yabancı olursa iyi olur) insanları dolduralım, ev verelim, iş verelim. Sonra marka fikri olanları oraya gönderelim ve orada çalışmalarını isteyelim. Bence 100 yılda yapamadığımızı 5 yılda yaparız.

Bu video İş Bankasının İŞ’TE KOBİ ( www.istekobi.com.tr ) ekibi tarafından hazırlanmıştır. Bu bölümün de içinde olduğu 15 ayrı video için tıklayınız >>>

Eğer kurum içi sunum teknikleri eğitimi veya workshop düşünüyor iseniz bilgi almak için linki tıklayınız.

Tags:

Sunum nasıl yapılır, iyisi nasıl olur gibi konularda İş Bankasının İŞ’TE KOBİ ekibinin konuğu olmuştum. Aşağıda www.istekobi.com.tr sitesinde video olarak yayınlanan sunumlarımın listesini sizinle paylaşmak istiyorum.

Bu çalışmayı hazırladıkları için İŞ’TE KOBİ ekibine teşekkür ederim. İşte video başlıkları …tıklayın, seyredin.

Sunuma Hazırlanırken Dikkat Edilmesi Gereken Teknik Özellikler

Sunuma Başlarken İlk 60 Saniyenin Önemi Nedir?

Etkili Bir Sunumun Süresi Ne Kadar Olmalıdır?

Sunum Esnasında Ses Kontrolünü Sağlamanın Kolay Yolları

Sunumun Soru ? Cevap Bölümü Nasıl Etkin Yönetilebilir?

Sunum Yapmanın Amacı ve Önemi Nedir?

Bir Sunuma Başlamadan Önce Dinleyicileri Tanımanın Önemi

Etkili Bir Sunum İçin Faydalı Teknolojiler: SUNUMATİK ve Diğerleri

İnteraktif Hale Gelen Sunumu Kontrol Altında Tutma Yöntemleri

Etkili Sunum Yapabilmek Kariyerinizi Nasıl Etkiler?

Sunumda Kullanılan Görseller Ne Kadar Önemlidir?

Dış Görünüm, Kıyafet, Duruş Gibi Etkenler Sunumu Nasıl Etkiler?

Etkili Bir Sunum Nasıl Bitirilmelidir?

Topluluk Önünde Rahat Konuşabilmek İçin ?5N1K?

Hatırlanacak Bir Sunum İçin Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler

 

Yöneticiliğin esası delege edebilmeye dayanır. İşlerini delege edebilenler yönetici olabilir, yapanlar ise yapanlardır.

Delege edebilmek öğrenilebilir, işte size algoritması.

Delegasyon Algoritması

1. Sonuçlara odaklanın : İşin nasıl yapılacağından veya yapıldığından çok sonuca bakın. Sizin izlemeyi düşündüğünüz yoldan gidilmiyor olabilir, bırakın işi yapacak kişi kendi yöntemlerini geliştirsin.

2. Yukarıya doğru yansımaya ENGEL olun : Bir problem çıktığında işi aktardığınız kişilerin tekrar size sorumluluk veya çalışma aktarmalarına mutlak olarak engel olun. Alternatifleri ve önerisini sorun ve onun doğrusunu bulmasını isteyin. Sakın “ben bir bakayım sana dönerim” demeyin.

3. Motivasyon ve adanmışlık sağlayın : Başarılı olunduğunda kariyer olanakları, finansal getiriler, tanınma – bilinme gibi ilerlemeler hakkında tartışın. Gerektiğinde işi almış olan kişi veya ekibin organizasyon içinde tanınmasını – duyurulmasını sağlayın, yapılmakta olan işin başarısının ona (onlara) ait olacağını bildirin.

4. Kontrolu elden bırakmayın :Bunun için :

- İşleri ve tamamlanma zamanlarını izleyin

- İşin kontrol aşamalarını, ne zaman karşılıklı görüşüleceğini belirleyin

- Bir değişiklik oluyor ise yeniden planlayın ancak bu değişiklik notlarını saklayın

- Size getirilen işi, yapılmış miktarı incelemek için yeterli zamanı ayırın

Bu algoritmayı izlerseniz muhtemelen süreciniz başarı ile tamamlanacaktır.

Nasıl sürekli kontrol sağlanabilir ?

- Delege edeceğiniz işi iyice anlatın, bunu yaparken içi boş cümleler kurmamaya ve işin dışında bir şey anlatmamaya özen gösterin.

- O kişiyi veya ekibi niçin seçtiğinizi anlatın

- Çalışmanın süreci devam ediyorken ne beklediğinizi, nasıl izleneceklerini anlatın

- Termin tarihi, ara kontrol tarihleri üstünde anlaşın

- Hangi kaynakların kullanılabileceğini belirleyin

Bir işi delege etmek çocuk yetiştirmek gibidir. Hem izlemeli ve tehlikeli gelişmeleri engelleyecek kadar yakın olmalısınız hem de insanların kendi yeteneklerini gösterecekleri kadar onları özgür bırakmalısınız.

Sadece başarılı biten işi kabul etmek çok önemlidir

Delege ettiğiniz bir iş tamamlanarak size geldiğinde onu incelemek için yeterli zamanı ayırmalısınız. Asla “bırakın şuraya ben sonra bakarım” diye bir şey söylememelisiniz.

Diğer yandan beklenen sonucun elde edilmediği durumu olduğu gibi kabul edip sonra işi yenien yapmaya çalışmak ekibinize bir şey öğretmez. Başarısızlığı veya neyin yapılamadığını yaşamalı ve ders çıkartmalılar. Bunu yaparken kişisel değil işe odaklı olunmalı ve bir sonraki sefer için dersler çıkartılmalıdır.

Eğer sonuç başarılı ise bu başarıyı yakalayanları tanıması gereken herkes tanımalıdır. Ödül verecek iseniz beklemeden vermeli, takdir edecek iseniz bunu vakit geçirmeden yapmalısınız. Bu sayede delege ettiğiniz kişinin veya ekibin kendilerine olan güvenini pekiştirmiş olursunuz.

Statüko mevcut durumdur.

Şimdi bir şirkette yönetici olduğunuzu veya üst yönetime getirildiğinizi düşünün, önünüzde en az 3 yol var :

1. Mevcut durumu sürdürmek, maaşınızı ve priminizi alıp bu durumun sürmesi için dua etmek.

2. Gelecek durumu öngörmek ve mevcut durumdan oraya giden yolun gereklerini yapmak.

3. Yapıyormuş gibi yapmak.

Bol besin kaynağı, zorlamayan şirket üst yönetimi, sizin tüylerinizi kabartan eşlikçiler (kabartmayanları çoktan uzaklaştırdınız) sizi yukarıda gördüğünüz kedi durumuna sokabilir …

İnsanlar nasıl yönetici veya patron olurlar ? Bir patron “yetersiz” sıfatını nasıl hak etmiş olabilir, yetersiz ise nasıl patron oldu ?

Bir yönetici yönetmeyi bilmiyor ise nasıl yönetici olur ?

Aslında patron olmak yönetici olmaktan daha kolaydır. Bir gün kendi işinizi kurmaya karar verir sonrasında da bir sürü sebepten dolayı bir miktar başarılı olursanız “patron” olabilirsiniz. Bu durumda iplerin çoğu sizin elinizdedir.

yetersiz_yonetici

 

Yönetici olma ve o noktada kalma süreci bence daha zordur, çünkü iplerin çoğu başkalarının elindedir. İşte yöneticiler bu farkı bilmelidirler. Patron olmak ile yönetici olmak farklı iki durumdur.

Peki bir patrona, işini kurabilmiş bir kişiye nasıl “yetersiz” sıfatı yakıştırılabilir ?

Çünkü her taş yerinde ağırdır. Patronluk bir tercihtir ancak yetersizlik bir durumdur. İş bir büyüklüğe ulaşmış ve patron’un yetenekleri veya dünya görüşü işi ileriye taşımıyor olabilir veya bir konuda çok iyi ama sizin işiniz ile ilgili çok kötü olabilir (ve bu durumu kabullenmez). Örneğin üretim süreci hakkında tam bir uzman ama pazarlama konusunda tamamen habersiz ve önerileri anlamamaya çalışan bir pozisyonda olabilir. Bu durumda eğer siz pazarlama müdürü iseniz “çok işiniz var demektir”.

Peki bir yönetici işini bilmiyor ise nasıl yönetici olur ?

1. Genetik olarak (patronun oğlu, kızı, damadı ….)

2. Başka kimse olmadığı için (eski olduğu, ilk işe giren o olduğu için)

3. Hatalı değerlendirme sonucu (bir konuda çok iyi olan birisini bu yüzden yönetici yapmak)

4. Yönetilebilir olduğu için (büyük şirketlerde orta kademe yöneticilerde rastlanır, bir üstünün tercihidir)

5. Sağ kol olduğu için (patronun kendi etrafına güven halkası oluşturmak istemesinden dolayı)

Bu noktada bilmeyenler ile anlamak istemeyenleri ikiye ayırmalısınız. Bilmeyen ama öğrenmek için çaba gösteren iyi niyetli kişileri anlamak istemeyen ve kendileri ile çalışanlara kötü veya olumsuz davranan insanlardan ayırmalısınız. İlk gruba girenlere şans vermelisiniz, ikinci gruba ne yapabileceğinize şimdi bakacağız.

İş hayatında günlük şikayetler normaldir

Herkes yöneticisi veya iş arkadaşından zaman zaman şikayetçi olur, insanların toplu halde zaman geçirdikleri her yerde “şikayet” olabilir. Fakat bununla yetersiz bir yöneticinin yaratabileceği gerginlik oldukça farklıdır. Bir işte çalışmak zorunda olup bu tür bir gerginliğe ve gelecek endişesine katlanmak oldukça sinir bozucu ve yıpratıcıdır.

Ancak bununla mücadele edebilir hatta avantaja dönüştürebilirsiniz.

Yetersizliği ve eksikliği anlamalısınız

Yönetici veya patronunuzun faydasız birisi olduğuna karar vermeden önce kendinize bakmalı elinizi vicdanınıza koymalısınız. Emir komuta zinciri içinde yaşayabilecek birisi misiniz yoksa otoriteye doğal olarak direnen bir bünyeniz mi var ?

Örneğin ben böyleyim, bana yapılan kişilik testleri ile de kanıtlanmış bir durum. Hakkımda “Emir altında çalıştırılamaz” teşhisi konmuş durumda. Şimdi benim kalkıp yöneticime (bugüne kadar hiç olmadı) yıkıcı eleştiride bulunmam haksızlık olacaktır çünkü ben o yönetici ile beraber çalışmaya zaten uygun birisi değilim.

Diğer yandan acaba siz yöneticinizi kıskanıyor ve onun koltuğuna göz dikmiş olabilir misiniz ! Eğer böyle ise o zaman siz eleştirinizde tarafsız olamazsınız. Sakın böyle bir durum var iken yöneticinizi üstlerinize şikayet etmeyin sonra sizin için hayırlı olmaz.

Üçüncü bir nokta onun hakkında yeterli bilgiye sahip olup olmadığınız. Bütün yöneticiler üstleri ile astları arasında “yastık” görevini görürler. Dolayısı ile onun üzerinde bulunan baskıyı anlamalı ve doğru değerlendirmelisiniz. Aynı baskı sizin üstünüzde olsaydı siz ne yapardınız ? Dolayısı ile anlamaya çalışmak lazım.

Hiç bir durumda yıkıcı ve aşağılayıcı davranmamalısınız, bu hiç bir koşulda kabul edilebilir bir davranış olmayacaktır. Unutmayın her zaman “pozitif olanlar” uzun vadede kazanır. Saldırganlar ise herkesin uzak durmak istediği kişilerdir, sebep ne olursa olsun.

Yardım isteyin

Şirketinizin içinde veya dışında konuyu konuşabileceğiniz, güvenilir kişiler bulun. Amacınız dedikodu yapmak ve kendinizi haklı çıkartıp daha çok dolmanızı sağlamak değil gerçekten tecrübeli, sakin, yön gösterebilecek (belki profesyonel birisi) birileri ile konuyu değerlendirmek olmalı.

İyi niyetle durumu gözden geçirmeye çalışmak, bu konuda destek istemek yöneticiniz hakkında bir komplo anlamına gelmez. Bu sayede her ikinizide mutlu edebilecek çözüm bulabilmeniz kolaylaşacaktır.

Yöneticinizi şikayet etmeden önce iki kez düşünün

Yöneticinizi şirketinizde ondan daha yüksek bir yerlerde olan birisine şikayet etmeden önce hiyararşik yapının çalışıp çalışmayacağını bilmelisiniz.

Sonuçta kendi üstünü şikayet eden birisi olarak işaretleneceğinize göre atacağınız taş ürküteceğiniz kurbağaya değmeli. Aksi takdirde güç dengesi sizin aleyhinizde ise bu bir intihar olur.

Ama bunun yapılması gerekli olan koşullar oluşmuş olabilir. Yöneticinin organizasyonun bütünlüğüne karşı bir ihmali veya olumsuzluğu var ise bunu bildirmek görevinizdir ancak delillerinizi paylaşmaya hazır olmalısınız.

Konu her zaman sizinle ilgili olmalı yöneticiniz ile ilgili değil

Yöneticinizin yetersizliği hangi seviyede olursa olsun işinizi yapabilmeniz için onunla çalışacaksınız (en azından bir süre) dolayısı ile kariyeriniz bu süreç içinde tariflenecek. Kendi istek ve ihtiyaçlarınıza dönük düşünmelisiniz.

Konuların farkında olmayan birisine farkında olmadığını söylemek bir sonuç vermez. Kesin ve net olmalısınız, örneğin “İşimi iyi yapmak ve hedeflerime ulaşmak için sizden “şu” yardımı istiyorum” cümlesi çok işe yarar. Sonucunda ya yardımı alırsınız ya da alamayacağınızı öğrenirsiniz. Bir sonrasında başka bir alternatif yardım isteyin eğer onu da alamıyor iseniz ona “hedefinize ulaşmak için size hangi yolu izlemenizi önerdiğini sorun”. Bu aşamada problemi beraber çözmek için samimi olduğunuzu, onun üzerinden geçmek gibi bir niyetiniz olmadığını hissettirmelisiniz.

Olayları siz yönlendirin, topun yere düşmesine izin vermeyin

Eğer şu anda onun yerine geçebilecek bir durumunuz yok ise ona yardımcı olarak ilerlemek sizin için iyi olacaktır, bunun yolu onun açıklarını onun yüzüne vurmadan kapatarak devam etmenizdir. Buna delikleri kapatmak diyebilirsiniz. Bir çok “sağ kol” böyle sağ kol olur.

Organizasyon ve ekibiniz için iyi olanı yapın, yöneticiniz ne kadar yeteneksiz olursa olsun içinde bulunduğunuz sistemin çuvallamasına izin vermeyin. Kısacası topu yere düşürmemek elinizde ise düşürmeyin.

Topun düşmesine izin verip yöneticinizi zor durumda bırakmayı tercih etmek çok defa denenebilecek bir taktik değildir. Her çarpışma taraflarda hasar yaratır, kafanızın sağlamlığına güvenmiyor iseniz bunu yapmayın. Unutmayın her zaman pozitif olanlar ve inisiyatif alanlar öne çıkar, saygı görür. İntikam alanlar ise sonuçta sistemin dışına itilir.

Kendinize dikkat edin, iyi bakın
Gerilimli iş ortamı sağlığınızı bozabilir. “Bu adam beni deli ediyor, dünyamı karartıyor” diyorsanız hayatınıza da dikkat etmelisiniz. Ancak birisi deli ediyor ise biriside deli oluyor demektir. Dolayısı ile sizin de yapabilecekleriniz var.

Bunun için işinizin etrafında bir psikolojik çember oluşturun, yöneticiyi bu çemberin dışında bırakın ve işinize bakın. Eğer yapamıyor iseniz başka bir bölüme geçmeye çalışın, o da olmuyor ise tebdili mekanda ferahlık vardır cümlesi her zaman geçerli.

columbo_1968Gemba … The Real Place … Gerçek Yer … Olay Yeri …

Bir şirketin satış konusunu inceliyor, problemlerini anlamaya çalışıyor veya yeni satış fikirleri arıyorsanız nereye gitmelisiniz ?

Üretim ile ilgili verimlilik, kayıp, performans, kalite gibi konuları sorgulamak ve çözüm geliştirmek istiyorsanız nereye gitmelisiniz ?

Çocuğunuzun problemlerini anlamak, sebeplerini algılamak için nereye gitmelisiniz ?

Komiser Columbo cinayetleri çözmek için nereye gidiyordu ?

En çok delil nerede, en çok şeyi nerede görebilir, duyabilir, dokunabilir, koklayabilirsiniz … Elbette olay yerinde.

Eğer bir problemi çözmeyi hedefliyor veya bir sistemi çözmek istiyor iseniz olay yerinden başka hiç bir yer size daha fazla imkan sağlamaz.

Bu yüzden “Olay Yeri” ile “Gerçek Yer” eş anlamlı kullanılabilmektedir.

 

 

Tags:

Bu söz bana ait değil, Dr. Seuss?a ait.

Herkesin tükendiği anları olmuştur. Uzun sürer ise bunalıma girdi deriz, kısa sürer ise neyse geçti deriz.

İnsanların veya şirketlerin kariyer rotasında bu tür olaylar durak noktalarıdır; bir sonraki aşama çıkış olabileceği gibi iniş de olabilir. Kısacası bu zaman diliminin yönetimi kritiktir.

Çoğu kez olaya aktif müdahale etmeyiz veya edemeyiz. Bunun bence ilk sebebi üstümüze kalmasın diyedir, ikincisi ise konu zaten bizim için önemli değildir. Bir şey yapamıyor, elinden hiç bir şey gelmiyor olması ise bence son seçenek, çünkü çoğu kez vardır.

İşin umursamazlık kısmını bir kenara bırakıp sonuçlara bakalım.

Örneğin kariyerinizin başında direksiyonu 5 derece değiştirmek yıllar sonra bir daire oluşturduğunuzu görmeniz ile sizi şaşırtabilir, halbuki 50 yaşında 5 derece sapma daire ile sonuçlanmaz çünkü buna ömrünüz yetmeyecektir. Dolayısı ile taze kariyer ve taze şirketlerin yol tercihleri geçen zaman ile daha büyük sonuçlara sebep olur.

Düştüğün yerden nasıl kalkacağını bilmek çok gerekli bir meziyettir. Çok az durumda koyduğu elini çekmeyen bir dostu yanınızda göreceğiniz için büyük ihtimalle bunu kendin yapmak zorunda kalacaksın.

Bence hem kişiler hem de şirketler için doğruya yakın bir cümle ? Bunu destekleyen, hepimizin bildiği ?Düşenin dostu olmaz? boşuna söylenmemiştir.

Bir insan veya şirket yere düştüğünde dağılır, ne yapacağını bilemez, bazen acele kararlar ortaya çıkar bazen ise ışığı görmüş kurbağa gibi kal durumu oluşur. Yukarı doğru hareketlenenler bu sürecin uzun sürmesine izin vermez aşağı inecekler olanlar ise bu konumda uzun süre bekleyenler olacaktır. Hayat nereden bakarsanız ona göre görünür, bakın başlık cümlemizi en az 2 şekilde yorumlamak mümkün.

1. Hüzünlü olaylar geçtiği için boşuna ağlama sadece güzel olanları hatırla ve gülümse

2. Geçmişte kalmış bir şey için ağlama, bir olumsuzluk daha sırasını savdığı ve hala daha ayakta olduğun için sevinmelisin

Esas olan düştüğün yerden kalkmasını bilmektir, bunun için Bal Porsuğu önemli bir örnektir.

Bu canlı çok cesurdur, herkese kafa tutar, yılanlarıda sever ve avlar. Bir yılan onu soktuğunda o da zehirlenir, bir kaç saat ölü gibi yatar, zehiri hazmeder sonra hayata geri döner ve yılanların peşine düşer. Aşağıda bir video var, son bölümde kısaca gördüğünüz sahne duruma göre 3-4 saat sürer, porsuğun vücudu şişer, zehirin hazmedilmesi tamamlandığında (mutlaka tamamlanır) porsuk kalkar ve işine devam eder.

Porsuk?tan alınacak çok ders var ?

Tags:

Teklif, broşür, reklam metni, e-posta, mektup … Bunların her birinde mesajlar olacaktır. Peki mesajınızın bir amacı var mı ? İşte bunu 4 soru ile test edebilirsiniz.

4 soru :

1. Mesajınız bir şeyi değiştirecek mi ?

2. Amacınız gerçekçi mi ?

3. Zamanlama doğru  mu ?

4. Sizin amacınız içinde bulunduğunuz kurum için kabul edilebilir mi ?

Mesajınızın anlaşılabilir ve anlamlı olduğuna karar verdi iseniz bundan sonraki aşama mesajınızın hedefinde bulunanların özellikleri ve beklentilerini anlamaktır.

Tags: ,

Patron veya yöneticiler genellikle sert görünüşlü, kızgın ve sinirli olur. Bunu önemli bir ölçüde anlıyorum, sırtınıza  yüklenmiş mesuliyet sizi de o hale getirebilir.

Elbette bunun türleri var.

- Fırsat kollayanlar ve çok sık tekrarlayanlar

- İşi uzatanlar, nutuk ve fırça moduna geçenler

- İşi kısa tutanlar ve konuya dönenler

- Hep böyle olanlar

- Ve hiç öyle olmayanlar

Hangisini tercih edersiniz ?

Yöneticiler ve patronlar çoğu kez “negatif”, “memnuniyetsiz” olmanın karşı tarafı işi yapmaya zorladığına, ittiğine inanır ve bunu bir stil haline getirirler. Halbuki “kızmak” ile “negatif” olmak farklıdır.

Kızma ile “negatif” olmayı ayırmalısınız. Bir yönetici kızabilir, kızgınlığını gösterebilir ama negatif olmamalıdır.

Negatif olunduğunda karşı tarafın enerjisini alır, umutsuzluğa sürüklersiniz.

Halbuki bir olaya kızmak öyle değildir, kızdığınız kişi bile size hak verebilir. Evet o da üzülür ama kalıcı etki yaratmaz ve umutsuzluğa sürüklemez.

Eğer bağırıp çağırarak, negatif davranarak bir şey elde edemedi iseniz …

Çalışanlarınızı iyi bir şey yaparken yakalayın, yakalamaya gayret edin ve onun iyi bir şey yaptığını anladığınızı gösterin.

Bence bunu bir deneyin.

Düşüncelerinizi bekliyorum.

Tags:

Kişisel gelişim konusu benim kuşağımda bulunan insanların bilmediği bir şey. Biz kendimizi önce mahallede sonra okullarda yetiştirdiğimizi daha sonraları da mesleğimiz ile ilgili çalışarak, okuyarak geliştireceğimizi düşünürdük, büyük bir kısmımızda öyle yaptı.

Daha sonraki yıllarda “kişisel gelişim”, “kişisel gelişim uzmanlığı” gibi kelimeler duyduğumda biri gelip beni nasıl geliştirecek diye düşünmüştüm … Bir miktar yanıldığımı kabul ediyorum.

Kişisel gelişim konusunda uzun listelerin bir öneminin olmadığını, bugün zor öğrendiği düşünülen bireylere “kural ezberletmek” amacını taşımıyor ise en azından sayfa doldurmak amacını taşıdığını söyleyebilirim. Çevresi ile uyum içerisinde ve başarılı olmayı gerçekten isteyenlere benim tek önerim var : pozitif olmaları, negatif olmamaları. Diğer herşey bunu takip edecektir.

Her şeye karşı “ama” ile başlayan itiraz cümlesi kurmak kadar kolay bir şey yoktur. Yapılması gereken ise pozitif olarak yolu izlemektir. Bir topluluk içinde “negatif” kişiler var ise bir süre sonra daha az sayıda fikir ortaya çıkmaya, konular konuşulmamaya başlar. Şirketlerde başlatılıp bitirilemeyen iyileştirme projeleri veya çocuğunu sürekli eleştiren bir anne veya babanın giderek ondan uzaklaşması bu sürecin örnekleridir.

Şimdi listemize bakalım, unutmayın bu 1 aylık liste.

1. Bu alışkanlıklarınız var ise bırakın :

Eleştirme, şikayet etme, başkaları hakkında konuşma … Ne kadar sıcak, öyle olmaz, ben de dedim ki, ne var ki bunda, boşuna bu işler … Bu tip ifadelerden hemen uzaklaşın.

Uzun uzun televizyon seyretmeyin … Sadece televizyon seyrederek uzun saatler geçiriyor iseniz bundan vazgeçin, en azından hep aynı tür programları izlemeyin.

Negatif kelimeler kullanmayın, negatif düşünceler yaymayın … Negatif olmak kadar kolay bir şey yoktur, negatif görünerek daha bilge olduğunu düşünenler gibi olmayın. Negatif olacağınıza hiç bir şeyden anlamayan, sevimli ve pozitif olmak daha iyidir, bırakın başkaları “her şeyden anlasın ve negatif olsun”.

Bugünün işini yarına bırakmayın … Sonra birikir, sıkıntı yaratır !


2. Bu alışkanlıkları geliştirin

Yarın ne yapacağınızı bu akşamdan düşünün … Planlı olun ama çok değil, ne yapacağınızı bilin ki sonra aceleye gelmesin. Bu sayede zamanınızı planlamış olabilirsiniz ama dediğim gibi çok hassas planlar yapmayın, biraz boşluk olsun.

Diğerlerini kollayın, esirgeyin ve insanları övün … Çevrenizde bulunan hiç bir canlıya (bitkiler dahil) kötü davranmayın, kedileri tekmelemeyin, köpekleri zehirlemeyi düşünmeyin, bitkileri ezmeyin, insanları zor duruma düşürmeyin ve bütün canlılara yardımcı olun. Bir de insanları övün, her fırsatta cesaretlendirin … Zaten hayat zor siz daha fazla zorlaştırmayın.

Her gün bedeninizi çalıştırın … Eksersiz yapın, yürüyün, spor yapın … Bir şekilde vücudunuz çalışmalı. Sağlam kafa sağlam vücut ilişkisi laf olsun diye kurulmamıştır.

Kendinizi geliştirin … Hep siz haklı olamazsınız, şu anda bu kadar mükemmel olmanız iyi de olmayabilir ! … Onun için kendinizi geliştirin.

Hergün mutlaka yeni bir kişiye kendinizi tanıtın … Bu sayede etrafınızda bulunan insanların sayısı artacak, onları tanıyacak, onların pozitif yanlarından kendinize pay çıkartabileceksiniz.


3. İş yerinizde değerinizi arttırın

Güleryüzlü olun … Herkese karşı güleryüzlü olun, karşılaştığınız insanlara sıcak davranın.

3 faydalı fikir üretin … Önünüzde bulunan 1 ay içinde çalıştığınız yer veya beraber çalıştığınız kişilerin yararına olacak 3 yeni fikir üretin, bunları paylaşın.

Çalıştığınız yeri daha iyi tanıyın … Çalıştığınız yer, yaptığı iş, müşterileri, tedarikçileri, ürünleri, sorunları, güçlü veya zayıf yönleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olun, araştırın.

Yardımcı olun … Arkadaşlarınıza sizden bir şey isteyip istemediklerini, onlara nasıl yardımcı olabileceğinizi sorun. Kısacası biraz “almadan verin”.

Başkalarının rahat ve huzurunu düşünün … İş yerleri birer eko – sistem. Bu sistem içinde herkesin var olma ve yaşama hakkının olmasının yanında huzur ve rahat olabilme hakkı da var. Dolayısı ile bunu dikkate alın.

4. Aile ve dost çevrenizde değerinizi arttırın

En az 1 saat … Evdekilere her gün en az 1 saat ayırın.

Bir öğlen veya akşam yemeği … 1 ay içinde en az 1 kere aileniz veya dostlarınız ile yemeğe gidin, yemek yiyin.

Aileniz için haftada bir … Ailenizin, evinizin ihtiyaç duyduğu şeylerden en az bir tanesini gerçekleştirin.

Eşinizi takdir edin … Onun yaptıklarını takdir edin, küçük şeyler olabilir ama dikkate aldığınızı gösterin.

Ayda bir kez … Eşinizle baş başa bir gece geçirin.

5. Zihninizi güçlendirin, bilginizi kullanın

Her gün gazete başlıkları … Gazete başlıklarına, haberlere her gün bir göz atın.

Bu bir ay içinde … En az bir kişisel gelişim kitabı okuyun. Önerileri not alın.

Her gün 15 dakika … Her gün en az 10-15 dakika meditasyon yapın. Meditasyon yapmayı bilmiyorsanız o zaman öğrenin.

İletişim kurun … Arkadaşlarınız veya aileniz ile sizleri ilgilendiren konuları konuşmak için vakit ayırın.



Çok çalışıyorsunuz, işinizi mükemmel yapıyorsunuz ama 3 yıldır aynı pozisyonda takıldınız. Üstelik size göre çok daha az hak etmiş olanlar ilerlerken !  Ne yapmalısınız ?


Muhtemelen ilerleyenler sizin bilmediğiniz ve yapmadığınız bir şeyi biliyor ve yapıyorlar. İşinizde ilerlemek için sadece size verilen görevi yapıyor olmak ve hatta onu mükemmel yapıyor olmak yeterli değildir. İlerleyebilmek için mevcut konumunuzun sınırlarını zorlamalı, yeni sorumluluklar almaya hazır ve istekli olduğunuzu göstermelisiniz.

Örneğin herkes günde 10 problem çözebilirken siz  15 adet çözebiliyorsunuz. Şimdi yöneticiniz sizi ilerletirse kim çözecek 15 problemi, kim kapatacak diğerlerinin açıklarını. Diğerlerinden fazla sonuç üretebilmeniz iş güvenceniz açısından iyi bir taktik ancak sadece buna dayanarak ilerleyeceğinizi planlıyor iseniz bu kötü bir strateji.

İşinizi iyi yaparken şirketinize veya çalıştığınız ortama nasıl daha fazla değer katabileceğinizi düşünmeli ve bunun yollarını bulmalısınız. Şirketlerin her zaman çözülmesini isteyecekleri problemleri olacaktır, işte bu problemlerin çözümüne katkıda bulunmaya istekli olursanız “ilerleme kapısını” aralamaya başlarsınız.

Şirketinizi Anlamalısınız

Şirketinizin stratejik hedefi ne ?

Sizin çalıştığını bölüm bu hedef için ne yapıyor, ne yapmalı ?

Bağlı olduğunuz yöneticinin performansı nasıl ölçülüyor ?

İçinde bulunduğunuz takımın diğer üyeleri hangi kritik işleri yapıyorlar ?

Daha fazla değil daha doğru işleri yaparak ilerleyebilirsiniz. Şirketinizi tanımak ile başlamalısınız, eğer yakın zamanda dikey yönde ilerleme ihtimaliniz yok ise o zaman yatay yönde yer değiştirerek şirketinizi daha iyi anlamayı sürdürebilirsiniz.

Bu sayede ileride bir çok noktayı bilen birisi olarak yönetici pozisyonları size daha yakın olacaktır.

Sorumluluğunuzu Arttırın

İlerleyebilmek için aldığınız sorumluluğu arttırmalısınız, sorumluluk almayan ve sadece talimat ile çalışan birisi asla ilerleyemez (tek yol kalır, yöneticinizin gittiği yere sizi de götürmesi).

İşte bunun için yapmanız gerekenler :

- İşinizi eksiksiz ve yöneticinizi yıpratmadan (ikaz, talimat) bitirmelisiniz. Hata yapabilirsiniz ama aynılarını tekrarlamamalısınız. Bunun için yaptığınız işi anlamalısınız. Örneğin bir garson düşünün elinde tepsi bekliyor, diğer arkadaşı da tepside bulunan tabakları masaya yerleştiriyor. Bu arada sinekler tabaklara sorti yapıyor ancak garsonun umuru değil … Bu garson aslında “ne iş yaptığını” henüz anlamamış …

- Yöneticinize soru soracağınız zaman muhtemel cevapları düşünmeli ve çözüme açık olmalısınız. İtiraz etmeye gidiyorsanız gerekçelerinizden emin olsanız iyi olur.

- Kendinizi geliştirin. Eğer herşeyi bildiğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

- Güncel olmalısınız, mesleğinizin ve şirketinizin konularını yakından izlemelisiniz.

- Şirketinizin hangi ekonomik ve pazar baskıları altında olduğunu anlamalısınız. Şirketinizin sorunları şirketinize değil size aittir.

- Sorumluluklarınızı yerine getirirken fayda – maliyet analizini hep yapmalısınız, “her şeye rağmen” yaklaşımı hayati konular içindir.

- İş almaya, proje lideri olmaya istekli ve gönüllü olmalısınız. Benim işim değil, rahatım yerinde niye bir başkasının işini alayım ki diye düşünenler için ilerleme yolu kapalıdır.

- Yanınızda çalışan kişilere iş delege etmeli ve artan zamanda daha önemli işleri üstlenmeye çalışmalısınız. Arkanızı doldurmak, iş delege ederek etrafınızda bulunanlara alan açmanız sizi de ileriye doğru itecektir.

- Yöneticinizin yapmayı sevmediği veya zayıf olduğu işleri üstlenin, bu sayede yetenekleriniz gelişecektir.

Yaratıcı olmayı öğrenebilirsiniz

İlerlemek istiyorsanız işleri daha iyi yapmanın yollarını düşünmelisiniz, nasıl daha ucuza, nasıl daha hızlı, nasıl daha az kayıp konularına kafa yormalısınız.

- Yöneticinize rapor verirken sadece olanları değil, nasıl iyileştirebileceğinizi de anlatmalısınız

- Şirketinizin büyük resmini görebilmeli ve çözümlerinizi bu resmin içine yerleştirmelisiniz

- Yapılmayanı yapmak diğer bir yoldur.

- Fikirlerinizi red edilmeyi göze alarak açıkça söylemelisiniz.Tabii bunlar gelişme için olmalı başka bir şey için değil.

Eğer şirketinizi samimi olarak geliştirmek istediğinizi gösterirseniz işinizde ilerlemenin kapısını açmış olursunuz.

Kendinize ilerleme hedefi koyun

İlerleme hedefiniz için sadece kendinize güvenin, başkalarına güvenerek iş yapmaya kalkmayın. İşte yapmanız gerekenler :

- Şirket içinde kariyer hedefinizi belirleyin

- O pozisyonda bulunan insanların hikayelerini öğrenmeye çalışın, nasıl başardıklarını bilmeniz faydalı olur

- Kendi SWOT analizini yapın, eksik yönlerinizi belirleyin ve üzerinde çalışın

- Rakiplerinizi belirleyin ve onları nasıl geçeceğinizi, nasıl daha görünür olabileceğinizi düşünün

- Şirket içinde akıl danışabileceğiniz birisini bulabilirseniz çok iyi olur. Bu sayede daha sakin ve daha kararlı olabilirsiniz.

Aksilikler ile karşılaştığınızda pozitif olun, sorunu çözmeye çalışın. Suçlayıcı, savunmacı veya saldırgan olmayın , bu üç davranış şekli de etrafınıza sıkıntı verir. Hiç bir yönetici sıkıntılı birisini ilerletip kendisine yaklaştırmak istemez.

İsteğinizi belirtin

Neyi başarmak istediğinizi çevreniz bilmeli, aksi takdirde sonuç sadece takdir olabilir, hedefinizi paylaşmalısınız.

- Görev veya pozisyon hedefinizi belirleyin

- Bunun için gerekli olan nitelikleri belirleyin ve farkı kapatmak için çalışmaya başlayın

- Yöneticinizi bu konuda bilgilendirin ve yardımını isteyin

- İnsanlar ile ne istediğinizi konuşun, hedef için önerilerini istediğinizi gösterin

- Beklediğiniz pozisyon doğduğunda talep edin, kabul edilmeseniz bile eksiklerinizi öğrenmiş olursunuz

Kayırma veya akrabalık ilişkileri dışında ilerlemek için yaratıcı olmak zorundasınız. Bunun en kısa yolu çalıştığınız yeri ileriye taşıyacak işleri düşünmek, bu tip projelerin içinde aktif yer almaktır. Ayak direyen, bahane üreten, işten kaçan, yaptığı işi ve sonuçlarını anlamadan çalışan insanlar yaptıkları işi ne kadar iyi yaparlarsa yapsınlar ilerlemeleri tamamen tesadüflere bağlıdır.

 

Patronundan şikayetçi olmayanlar herhalde şikayetçi olanlardan azdır. Aşağıda bulunan 3 tavsiye geriye kalan çoğunluğun güncel sorunlarını azaltmakla kalmayıp kariyerlerinde daha kolay ilerlemelerini bile sağlar.

Siz bunları yaptıktan sonra bir şey değişmiyor ise (ancak bir miktar sürdürmelisiniz) bu yeteneklerinizi başka bir yerde kullanmanız daha gerçekçi olabilir. Herkes her şeyi yapamayacağı gibi herkes her şeyi anlayamaz !

İşte patronunuzun veya bir yöneticinin zam istenmemesi dışında kendisi ile çalışan birisinden en çok beklediği 3 şey.

1. İşbirliği yapmanızı bekliyor : İş arkadaşlarınız, tedarikçileriniz ve müşterileriniz ile ortam ve karşılıklı hisleriniz ne olursa olsun işbirliği yapmanızı, onlar ile etkin çalışmanızı bekliyor.

2. İnsiyatif almanızı bekliyor : Kariyerinizde ilerlemek istiyorsanız çözülmesi gereken konuları üstlenmelisiniz. Bir kenarda durup beklerseniz daha çok beklersiniz. İnsiyatif almayan hiç kimse iyi bir yönetici olamaz ve normal şartlarda bulunduğu yeri koruyamaz.

3. Güncel olmanızı bekliyor : Rakiplerinizi, teknolojiyi, müşterilerinizi, gelişmeleri izlemelisiniz. Bir çok şirkette çalışanlar bunların başkasına ait bir konu olduğunu düşünür, en sonunda hepsi birden patronun konusu olur. Bütün bunları patronunuza bıraktıktan sonra başınıza gelecekler için şikayet etmeye hakkınız olmayacaktır.