Bir sonraki kuşak mı ? Bir sonraki yönetici mi ?
Bir sonraki kuşak yerine isterseniz bir sonraki yönetici diyelim.
Bir anda aile şirketleri hakkında olumlu veya olumsuz görüşler yok oluyor değil mi ?
Yeni birisi gelecek. Belki daha iyi olacak belki daha kötü … Bunu şu anda bilmiyoruz ama daha kötü olursa birileri onu oradan alır diye düşünüyoruz. Dolayısı ile çok fazla endişeye gerek yok. Peki bir sonraki kuşak başa geleceği zaman bu mekanizma geçerli mi ?
Diyelim ki şirketin planı ve kuralları var, eğer bir sonraki kuşak üyesi bunlara uymuyor ise işe giremiyor. Peki yönetimi sürdüren kurucu veya aktif nesil üyesi işi kime devredecek ?
Şirketleri aile şirketleri ile aile şirketi olmayanlar diye ayırırsanız herhalde aile şirketi olmayanlar olanların % 1 ‘ i bile değildir. Zaten aile şirketleri hakkında söylenen olumsuz cümleler aslında kötü yönetilen her tür şirket için söylenebilir. Konu şirket iyi yönetiliyor mu, çalışanlar ve yöneticiler doğum tarihlerine göre mi seçiliyor yoksa objektif kriterler kullanılıyor mu ?
2014 yılından itibaren 5 yıl içinde çok sayıda şirket 2′inci nesle geçecek geçemeyenler ya kapanacak ya da satılacak. Bugüne kadar yapılan araştırmalar %40′ın geçeceğini söylüyor. Geçmek başarılı olunacak anlamına gelmiyor sıra 3 numaralı nesle geldiğinde ayakta kalanların oranı % 4 oluyor.
Bunun bir dizi sebebi var …
1. Artık rekabet daha fazla onun için birinci nesilden daha donanımlı olmak gerekiyor.
2. Birinci nesil sağlıklı ve aktif iş hayatında iken devretmeyip şirketi miras olarak bırakınca 2′inci (veya 3′üncü) neslin eline bir bomba bırakmış oluyor. Halbuki devredecek olan nesil henüz aktif iken bu devir yapılsa ve bir süre her şeye karışmayan bir danışman gibi bir ilişki sürdürülse çok daha başarılı olunabilir.
3. Devir alacak olanların görüşlerine değer verilmez ve deneme şansları olmaz ise iş onlara kaldığında ve baskı üstlerinden kalktığında bir dizi hatalı kararın oluşması hiç şaşırtıcı değil. Aile şirketlerinde bir sonra ki yöneticiyi yetiştirmek bir öncekinin görevlerinden birisidir. Diğer profesyoneller için ise bu bir ilerleme veya kovulma zemini olabilir.
4. Şirketlerin yönetim kurullarında dışarıdan, konusunda uzman veya sağduyusu olan kişilerin olmaması ikinci neslin işini güçleştiriyor. Bağımsız insanlar olmayınca aile ilişkileri ile iş ilişkileri bir birine karışıyor.
5. Yeni nesil (ikinci veya üçüncü) bir önceki nesilden daha tutucu, durumu korumaya çalışan ve bu sayede daha az çalışmak ama daha fazla harcamak isteyen türden ise sonuç aşağı yukarı belli olduğu için bence aktif yönetici devri hiç düşünmemelidir.
İkinci nesil birinci nesil ile birlikte başarılı geçiş için çalışır, yaptığı planı tartışır, birinci nesil bu tartışmaya eşit şekilde katılır ise muhtemelen ilk % 40′ın içine girilir. Bu anlayış sürdürülür ise sonra da % 4′ün içinde yer alınır.