Sürdürülebilir şirket nasıl bir şey !
Ben iş hayatıma başladığımda 22 yaşındaydım. Birlikte çalıştığım kişilerin bir kısmı benim yaşlarımda bir kısmı ise benden büyüktü, şimdi ise iş yaptığım kişiler arasında yaşlılar grubunda yer alıyorum.
Genç insanlara duyulan güvensizliğin her türlüsünü yaşadım.
Ben hayatım boyunca kendi işimi yaptığım için hep karşımda müşteri adayı şirketin patronu veya çalışanları bulundu. Bunların arasından genellikle çalışanlar (patronlar değil) bana zaman zaman kendilerinin büyük bir şirket olduklarını benim ise küçük bir şirketi temsil ettiğimi ve bu durumda onlara nasıl bir iş sürdürebilme garantisi vereceğimi sormuşlardır.
Yaptığım işin niteliğinden dolayı zaten şirketim çok sayıda insan çalıştıramazdı ama çoğunun gözünde ölçek buydu. Sanki ne kadar çok insan çalıştırıyor iseniz o kadar güvenilir oluyordunuz …
Benzer bir soruyu çok az patrondan ya duydum ya da duymadım. Sizce niçin ?
Bence iş kurmuş olan kişiler ile iş kurmamış kişiler arasında temel bir fark var.
İlk grup riskin ne olduğunu, yükselmek kadar dibe gitmenin de iş hayatında olabileceğini bildiği ve muhtemelen bir iki kez sendeleme yaşamış oldukları için başkasının halinden anlıyorlar. İkinci grup ise bu riskleri hiç göze almamış, sorgulayarak kendi sorumluluğunu yerine getirmek isteyenlerden oluşuyor. Neyse konumuz bu değil …
Sonra yıllar geçti, arkama baktığımda yüzlerce şirket ile tanıştığımı, bazıları ile iş yaptığımı bazıları ile bir çok sebepten dolayı hiç bir işim olmadığını görüyorum.
Ama gördüğüm tek şey bu değil.
Çalıştıkları yeri ?büyük? şirket olarak tanıtan kişilerin artık orada olmadığını, hatta şirketlerinin bile ortada olmadığını görüyorum. Bir şekilde sürdürememişler grubuna katılıp tarih olmuşlar.
Dünya çapında yapılan incelemeler benim bu gözlemim ile aynı sonuçta birleşiyor. Okuduğum yazılarda şirketlerin çoğunluğu (% 1-2?si hariç) insanlar kadar bile yaşamadığı yazıyor, birinci nesilden ikincisine % 40?ı, üçüncüsüne ise % 4?ü geçebiliyormuş. Kısacası yaklaşık 50 yılı devirebilme ihtimali % 4, diğer bir deyimle % 96?sı yolda telef oluyor.
Etrafınıza bakıp kendinize şu 2 basit soruyu sorun lütfen.
1. Etrafımda 60 yaşını geçmiş kaç kişi var ?
2. 60 yıla ulaşmış kaç şirket tanıyorum ?
Muhtemelen siz de benim gibi ilkine ?çok sayıda? diyecek ikincisine ise 10 tane bile isim bulmakta güçlük çekeceksiniz (dünyanın en ünlü 10 firmasını bu işe katmayın lütfen, onlar milyonlarca şirketin arasından süzülüp gelmiş bir azınlık grubu).
Demek ki neymiş ?
İnsanlar şirketlerden daha uzun yaşarmış, bir daha kendi adına çalışan insanlara ?bizim şirket büyük şirket? demeniz gerekirse bu gerçek aklınızda bulunsun.
Peki niçin sürmediler, niçin sürdürülemediler ?
Kendi isteği ile şirketini kapatıp huzur içinde emekli olanları bir kenara bırakırsak geriye kalanların başına şunlar gelmiş olabilir.
1. Şirketini başkasına satmış, şirket yeni bir yönetim ile devam ediyor olabilir (bu durum sürdüğü anlamına gelir).
2. Daha büyük bir grup şirketi alıp kendisine entegre etmiş olabilir.
3. Şirket güç duruma düşmüş (çok sayıda sebebi olabilir) ve kendisini sonlandırmıştır.
Şirketin sürebilmesi için ya satın alınmaya değer bir durumunun olması ya da nesil değişimi / stratejik ortaklık şeklinde bir metod ile devam edilmesi gerekir, çünkü insanlar yaşlanır, şirketin kurucusu veya sahibi yaşlandığında bunlardan biri yapılmalıdır.
Şimdi ortaya iki soru çıkıyor :
1. Bir şirketin nesi para eder, bir şirket niçin satın alınmak istenir (arsası için gibi sebepler dışında birşeyler bulmanızı rica ediyorum …) ?
2. Satılmayacak ise arkadan gelen nesil şirketin yönetimini nasıl devralabilir, nasıl bir sisteme sahip şirketlerde bu başarılabilir ?
Yorumlarınızı bekliyorum …
Ben hayatım boyunca kendi işimi yaptığım için hep karşımda müşteri adayı şirketin patronu veya çalışanları bulundu. Bunların arasından genellikle çalışanlar (patronlar değil) bana zaman zaman kendilerinin büyük bir şirket olduklarını benim ise küçük bir şirketi temsil ettiğimi ve bu durumda onlara nasıl bir iş sürdürebilme garantisi vereceğimi sormuşlardır.
Yaptığım işin niteliğinden dolayı zaten şirketim çok sayıda insan çalıştıramazdı ama çoğunun gözünde ölçek buydu. Sanki ne kadar çok insan çalıştırıyor iseniz o kadar güvenilir oluyordunuz …
İlk grup riskin ne olduğunu, yükselmek kadar dibe gitmenin de iş hayatında olabileceğini bildiği ve muhtemelen bir iki kez sendeleme yaşamış oldukları için başkasının halinden anlıyorlar. İkinci grup ise bu riskleri hiç göze almamış, sorgulayarak kendi sorumluluğunu yerine getirmek isteyenlerden oluşuyor. Neyse konumuz bu değil …
Sonra yıllar geçti, arkama baktığımda yüzlerce şirket ile tanıştığımı, bazıları ile iş yaptığımı bazıları ile bir çok sebepten dolayı hiç bir işim olmadığını görüyorum.
Çalıştıkları yeri ?büyük? şirket olarak tanıtan kişilerin artık orada olmadığını, hatta şirketlerinin bile ortada olmadığını görüyorum. Bir şekilde sürdürememişler grubuna katılıp tarih olmuşlar.
Dünya çapında yapılan incelemeler benim bu gözlemim ile aynı sonuçta birleşiyor. Okuduğum yazılarda şirketlerin çoğunluğu (% 1-2?si hariç) insanlar kadar bile yaşamadığı yazıyor, birinci nesilden ikincisine % 40?ı, üçüncüsüne ise % 4?ü geçebiliyormuş. Kısacası yaklaşık 50 yılı devirebilme ihtimali % 4, diğer bir deyimle % 96?sı yolda telef oluyor.
This post has 7 comments
Mayıs 30th, 2012
Cengiz Bey,
İyi günler dilerim.
Sanırım sitenize ilk üye olanlardanım.
Sizi uzun süreden beri tanırım ve çoğu ilk yayınlarınızı da okumuşumdur.
Tüm yazılarınızı ilgi ve takdir ile okuyorum ve arkadaşlarımla da mümkün olduğunca paylaşmaya çalışıyorum.
Bu yazınızda çok ilginç ve güzel.Doğru noktalara temas etmişsiniz.
Mühendis kökenli olmamdan dolayı, şirketlerin makro yapısından,yönetiminden,satılmasından ve alınmasından pek birşey anlamam.
Ancak, bence bir şirketi değerli kılan içerisindeki çalışanlarının kalitesi, doğru organizasyonu,düzgün yönetilme biçimi ve bilgi birikimidir (know-how).Belki birkaç nitelik daha eklenebilir ancak en önemlileri bence bunlardır.
Saygılarımla,
Bülent KIRCA
Mayıs 30th, 2012
İlk üyelerden biriyim derken çok haklısınız, ben baktım gerçekten 9′uncu üyesiniz. Şu anda 2364 üyemiz olduğunu düşünürseniz benim kadar eskisiniz, ilginize hakikaten teşekkür ederim.
Söylediklerinize katılıyorum, umarım ileriki yazılarda bu konuları da işleyebilirim.
Görüşmek üzere …
Mayıs 30th, 2012
Bir şirketin nesi para eder, bir şirket niçin satın alınmak istenir sorunuza cevap olarak aklıma şu tek kelimelik cevap geliyor. “değer”
Bir şirket, bir girişimci, bir insan, bir aşık veya bir arkadaş kattığı değer kadar vardır.
Mayıs 31st, 2012
Mrb
Şirketlere nihayetinde bir ürün olarak bakarım.
Piyasa değerinin tavan yaptığında satılabilmelidir.
Soruya gelince.
Bir şirketin değeri nedir?
Elbette bilançosuna bakılır. mal varlığı v.s. hesaplanır.Stratejik konumu v.s. değere katılır.
Ayrıca şirketlerin “zekasına” ve “kültürüne” de bakmayı tercih ederim. Şirketlerin zekası ve kültürü olur mu?
Nihayetinde siz de şirketlerin zeka ve kültürünü değiştirmek, geliştirmek için çaba göstermiyor musunuz ?
Haziran 2nd, 2012
Yaziniz çok güzel zevkle sonuna kadar okudum teşekkürler
Haziran 5th, 2012
Sesimi çıkardım, işi kaptımGebze’de bulunan otomotiv firmalarından birine iş başvurusunda bulundum. Cuma günü arayıp pazartesi 2′de gelmemi istediler. Pazar günü Çanakkale’den Kocaeli’ye gittim. Görüşmeyi yapıp akşam ilk otobüsle Çanakkale’ye dönecektim. Pazartesi sabahı firmadan telefon aldım ve benimle görüşeceğini söyledikleri bayanın acil işi çıktığını, şirketten ayrılmak durumunda kaldığını ve görüşmemi İptal ettiklerini söylediler. Ne zaman yapılacağını sorduğumda ise işinin ne zaman biteceğini bilmediklerini bu yüzden de tarih veremeyeceklerini söylediler. Tamam yeni mezun olarak, hiç iş görüşmesi tecrübem olmayabilir ama aptal da değilim! İnanmadım tabi; kararlı ve kızgınlığımı ifade edecek bir üslupla, sesimi yükseltmeden bu görüşme için Çanakkale’den geldiğimi, bunu bildiklerini ve bir daha gelme şansımın olmayacağını ifade edip “Koca şirketin İK departmanında benimle bu görüşmeyi yapabilecek başka hiç kimse yok mu?” diye sordum. Birazdan bana döneceklerini söyleyip telefonu kapattılar ve birkaç dakika sonra arayıp aynı saatte görüşmeye gelebileceğimi, başka birinin benimle görüşeceğini söylediler. Görüşmeye gittiğimde ilk iş, güvenliğe ve resepsiyona o bayanın şirkette olup olmadığını sormak oldu aldığım cevap tabii ki olumluydu.Neyse o gün görüşmeyi yaptım ve işe kabul edildim. Belki de sesimi çıkartmayıp kuzu kuzu peki deyip dönseydim bugün hala iş arıyor olurdum. Şu an hala aynı şirkette çalışıyorum.
Haziran 8th, 2012
Cengiz Bey merhaba,
Yazınızı biraz geç okuma fırsatı buldum, yorum yapmadan da geçemedim: Şirketleri değerli kılan ve satınalınmalarını sağlayan şey(ler)bence “mutlak itibar” ve sahip olduğu “markaların değeri”dir. Bunun dışında kalan herneyse (hisse değeri,bilanço değeri, mal varlıkları, projeleri vs) değeri bir şekilde finansal olarak hesaplanır ve satış bedelinde kolayca yerini alır (bazen de almaz bile; ancak, itibar ve markalarının değerini hesaplamak ve bunların gelecek katma değerlerini görebilmek kanımca ancak -onu satın almayı düşünen- bir “sarraf” gözüyle mümkün olabilir. Elbette bugün bunları da (itibar / markaların değeri) “teknik olarak” hesaplamak mümkün, bu konuda çalışanlar var zaten bilirsiniz, ama gerçek değeri ne kadar yansıtır, meçhuldur. Ayrıca, ek olarak, ben bir de “çalışan mutluluğu”nu ölçemek isterdim, alacağım bir şirketin. Belki de en değerlisi budur. Diğer yandan, 2. sorunuzla ilgili olarak da; şirketin devamında / sürüdürülmesinde gelecek kuşaklara düşen sorumluluk, bu kişi(lerin) elindeki şirkete “mal” değil, “değer” gözüyle bakabilmesidir. Bu değerin sadece kendisi için varolmadığını; çalışanlar, bir ulus ve tüm insanlık için var olduğunu düşünebilecek kadar vizyoner bir bakışa sahip olması gerekir, diyorum.
Son olarak, tüm yazılarınızı keyifle okuyorum; kişisel olarak +1 versiyonumu oluştururken gelişimime katkılarınız için teşekkür ederim.
Sevgi ve saygılarımla;