* Not : Lütfen kızlar alınmasın. Başlığı Baba – Kız olarak okumak sizin durumunuza uygun ise lütfen öyle değerlendirin.
Kurucunun (genellikle baba ) iş’i kendisinin bir uzantısı gibi görüyor olması büyük ihtimal. Bebeği, oyuncağı, sevgilisi, güç kaynağı olan şirketinde otoriteyi bir başkasına delege etmesi çok güç, defalarca söz vermesine rağmen emekliliği her fısatta red etmesi ise çok muhtemel.
Baba bir yandan mantığını kullanarak işi oğluna aktarmayı istemekte ama diğer yandan duyguları onun erkeksi özelliklerini yitireceğini söylemektedir. Kendi yetkinliğini sürdürmeye ve bunu göstermeye ihtiyacı vardır, oğlunun başarmasını istememektedir, içinde kendisi olmayan bir başarının oluşmasından korkmaktadır.
Gördüğünüz gibi durum biraz karışık. İster iş hayatında ister başka bir yerde (kamu yönetimi, siyaset …) bütün baskın karakterlerin bu durumla karşılaşacakları bir dönem oluşur, geri çekilmeleri her zaman zor olmuştur.
Oğul babasını rakip olarak görmeye başlar, büyüdükçe ele geçirmek istediği kontrol alanını boşaltmayan babasına kızar, onun işine karışması, emeklilik sözlerine uymaması iki tarafı düşman olma noktasına getirebilir.Babasının gözünde “küçük oğlu” olarak görünmek, gelirinin, terfisinin, ünvanının, ofiste oturacağı yerin babası taarafından düzenleniyor olması, bağımlılığın sürmesi gerginliği arttıracaktır.
Niçin benim büyümeme izin vermiyorsun ?
Baba – Oğul ilişkisinin bu şekilde sürmesi her iki tarafı yıpratır. Bu yıpranma daha çok Oğul’u etkileyecektir. Baba oğlunun hiç bir zaman işi yönetebilecek bir adam olmayacağını düşünüyor ama bunu oğlundan saklıyorken Oğul ise bir gün kendisine gelecek fırsatı hasretle, sabırsızlanarak ama itaat içinde beklemektedir. Belki de Oğul kendi aile işinde olmasa çoktan arzu ettiği ünvan ve yetki alanına sahip olabilecek iken babasından dolayı sırasını beklemektedir.
Peki bunda garip bir şey var mı ?
Baba çocuk büyüdü diye işini devretmek zorunda mı ?
Bence değil, çocuk çok istiyorsa babasının kanatları altından ayrılsın ve kendi yoluna gitsin. Hem gitmeyip hem de kızmaya ben katılmıyorum. Zaten gidip biraz dış dünya tecrübesi kazanması hem daha iyi olacak hem de babanın oğlu hakkında düşüncesi büyük ihtimalle değişecektir. Diğer yandan ise Baba, şirketi kendi vücudunun bir parçası gibi görmemeyi öğrenmelidir, Oğul bu konuda babasını cesaretlendirmelidir. “Hak verilmez … alınır” cümlesi bu durum için geçerlidir, oğul bir şeyin verilmesini beklemek yerine almak için hareket etmelidir.
Yaşlı adam bu işi inşa etmişti
Oğul işi devraldığı zaman babasının devri dolmuş bile olsa çok sayıda problemin içine girer. Baba’nın yöntemleri geçersiz hale gelmiş olabilir, şirket büyümüş ve onun kapasitesinin üzerine çıkmış da olabilir ancak o hala daha bu işi kurmuş, büyütmüş bir yıldız olmaya devam edecektir. Tekrar edilmesi imkansız bir işi başarmış durumdadır, arkasından gelecek olanlar ise kendi tarihlerini oluşturacak belki ileriye belki de geriye doğru gideceklerdir. Şu anda emin olunacak tek şey Baba’nın değerli bir şeyi yaratmış olduğudur.
Her durumda arkadan geleceklerin işi zordur, zaten işletmelerin % 60′nın ilk nesil devrinde yok olmaları (satılmaları, kapanmaları veya stratejik ortaklık yapmaları) genellikle bu güçlükten dolayıdır. Ancak bu yaşanmak zorunda değildir.
Oğul babasının arkasını toplarken onu kıskananlar tarafından her durumda eleştirilecektir. Bu eleştiri grubu uzun bir süre, daha doğrusu tasfiye edilene kadar ne olursa olsun çocuğun yetersizliğinden dem vuracaktır. Oğul çok başarılı olursa o zaman da “Eeee başladığı yere bakın, babam’da yapar” diyeceklerdir.
Kısacası uzun süre kimseye yaranamayacaktır.