Archive for Şubat, 2013

Ben iş hayatına başlayalı uzun yıllar oldu, çok sayıda insanla tanıştım, çok sayıda insan hakkında okudum veya haberim oldu.

Marilyn Monroe ile karşılaşmış olmayı çok isterdim.

Bazı insanlara bakınca özel olduğunu düşünürüm, bu sonuca ulaşmam 10-15 saniye sürer, bugüne kadar pek yanılmadım.

MM ile ilk karşılaşmamı hatırlamıyorum ama çocukluğumdan beri onun özel bir insan olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. 1962′de öldüğü zaman sadece 36 yaşındaydı ve bir fotoğrafını gördüğünüzde onun adını hatırlayabiliyor iseniz bu onun özel birisi olduğunu kanıtlıyor.

Hangimiz 36 yaşında onun geldiği yere gelebildik ?

Kariyer yapmak isteyen veya istemeyen herkese hayatını okumayı öneririm …

- Hedeflediğiniz ürünü muhtemelen üretmeyi başaracaksınız ancak bu ürün tercihiniz HATALI OLABİLİR.

- Hedeflediğiniz süreden muhtemelen daha UZUN SÜRECEK.

- Planladığınız paradan daha FAZLASINI HARCAYACAKSINIZ.

- HATALI ÜRÜN için pazarlama ve satış çabası vereceksiniz.

Bir uçağı kaldıracak iseniz pist uzunluğu uygun olmalı, küçük bir uçak bozuk ve kısa bir pistten bile havalanırken büyük bir uçak daha uzun piste ihtiyacı olacaktır.

Siz işinizi kurarken süreyi ve bütçeyi olması gerekenden daha fazla düşünür, müşterinin istediği yöne doğru uçmak isterseniz toprağa gömülmezsiniz.

Tags:

Kriz Yönetimi


Kriz nedir ?

Organizasyonumuzu, şirketimizi tehdit eden ani bir olay gelişmesidir. Dolayısı ile bir olayın “kriz” olarak isimlendirilebilmesi için 3 şeyin bir araya gelmiş olması gerekir:

- Tehdit, şirketimizi, ortaklarımızı, genel çevreyi …
- Ani olması, şaşırtması, beklenmiyor olması
- Kısa süre içinde karar verilecek olması

Kriz ortamı doğduğunda klasik yönetim metodları veya alışılagelmiş çalışma kurgusu da sürdürülemez duruma düşebilir. Genellikle krizlerin iki yüzü vardır, ilki gerçek ikincisi ise algılanan şekli, krizi yönetecek olanlar her ikisi ile de mücadele etmesi gerekecektir.

Olayları kendisine, başkalarına ve çevreye en az hasar verecek şekilde yönetebilmek ve herkesin güvende olabileceği ortamı sağlayabilmek kriz yönetiminin veya yöneticisinin performans kriteridir.

Ne tür krizler olabilir

- Çevrede veya organizasyon içinde meydana gelen patlama, çökme, yangın gibi ani olaylar.

- Tabiat Ana tarafından yaratılan deprem, fırtına, sel, toprak kayması, kuraklık, volkan patlaması gibi olaylar ve yarattığı krizler. Örneğin Yalova Depremi. Elbette bazı doğal olayları sadece Tabiat Ana’ya bağlamak olmaz, örneğin “dere yatağına” veya “normalde bataklık, göl olması gereken bir yere” konut yapıp sonra da “su bastı, kim bize yardım edecek” durumunun Tabiat Ana ile tek ilişkisi onun hafızasıdır, Tabiat Ana’ya göre orada “dere” olması gerektiği için sadece bunu hatırlıyor … İşte işin bu kısmı “Risk Yönetimi” oluyor

- Teknolojinin sebep olduğu krizler, örneğin Meksika Körfezine Petrol Sızması (BP-2010). Bence “teknolojinin yarattığı” bir kriz olamaz, burada yer vermemin sebebi genelde böyle sınıflandırıldığı içindir. Gerçekte ise bunlar birer ” insan hatası ” ve genelde de insanların ” daha fazla tüketme ” arzusundan kaynaklanan olaylar.

- Saldırı veya terör olaylarının yaratabileceği krizler. Bu durumda kriz yöneticisinin koordinasyon ve halka ilişki yeteneği ortaya çıkacaktır.

- İşyerinde meydana gelebilecek toplu hareketler.

- Dedikodular, firmanın yaptığı iş veya ürünleri hakkında karalama kampanyaları veya müşterileri tarafından açılan davalar, anlaşmazlıklar. Bu tür olaylar geniş bir insan topluluğunu etkileyebileceği için medya ilişkileri, devlet kurumları ile olan ilişkiler ön plana çıkabilir.

Bir insanda bu yeteneğin olup olmadığını nasıl anlayacağız :

Değişik türde krizler için sahip olunması gereken nitelikler bir miktar farklılık gösterebilir ancak hızlı karar verebilme, insiyatif alma, güvenliği ön planda tutma, koordinasyon sağlayabilme, iyi haberleşme sağlayabilme gibi noktalar en temel olanlarıdır.

* Bu kişi bir acil durumda kiminle nasıl çalışacağını biliyor olmalı, güvenlik ve karşı tedbir alma konularında yeterince hızlı davranacağına inanıyor olmalıyız. Örneğin güvenlik prosedürlerini çok iyi bilen ancak hızlı karar veremeyen birisi asla yeterli değildir.

* Güvenlik ve çevrenin korunması hakkında bilgi sahibi olmalıdır

* Insiyatif alabilmelidir. Her acil durumda birisinin insiyatif alması gerekir, doğru insanın doğru aksiyonu üretebilmesi krizin çözümü için esastır. Örneğin trafik kazalarında sıkışan yolcuları o anda karga tulumba çıkartmaya çalışmak hatalı bir insiyatif durumudur.

* Yapılmakta olan işlerin, operasyonların, çalışma koşullarının içinde kriz sebebi olabilecek konulara karşı hassas ve uyarıcı olmalıdır. Krizleri önlemeye çalışmak “risk yönetimi” kapsamına girer ancak krizlerin nasıl oluşabileceğini hakkında fikirlerini paylaşmasına bir engel yoktur.

* Koordinasyon sağlayabilmelidir, bunu yaparken hem kendisinin hem de başkalarının güvenliğini sağlayabilmelidir. Bir yangın çıktığında ön saflara koşan bir kriz yönetici adayı yeterli bilgiye sahip değilse kendisine zarar verebilir, iyi bir yönetici adayını kaybetmemize sebep olabilir …

Geçenlerde buna benzer bir soru aldım.

Yaptığım basit matematiği paylaşmak isterim.

Yaklaşık 10000 şirket (ufaklı büyüklü) ERP veya benzeri entegrasyon niteliklerine sahip yazılım kullanmaya aday, hatta kullansa iyi olur.

Bunların yine yaklaşık olarak 2500 tanesi isminde ERP geçen bir yazılıma sahip.

Ortalama hayata geçmiş olma oranı ise % 50.

Bir ERP projesini uygulamaya geçiş ve geliştirme olarak ikiye bölebilirsiniz. İlk safha 3-6 ay sürmesi gerekirken nedense 18-36 ay sürüyor, geliştirme ise sürmesi gereken bir iş.

ERP projeleri biraz kapsamlı ve emek yoğun olduğu için en az 1 ve büyüklüğüne göre daha fazla proje lideri / yöneticisine ihtiyaç duyar.

Bu kişilerin bir kısmı yarı zamanlı bazıları ise tam zamanlı olarak bu işle ilgilenirler.

ERP Projelerinde 3 tip insan olması fena olmaz.

- Proje Yöneticisi (içeriden veya dışarıdan olabilir)

- İş Danışmanları (içeriden veya dışarıdan olabilir)

- Lider kullanıcılar (içeriden)

En ufak bir projede (örneğin 10 kullanıcılı bir sistem) bile 1 kişi yetmez, haydi biz ona 1,5 diyelim. Biraz daha fazla kullanıcı olduğunda (örneğin 20 – 50 kullanıcılı sistem) bu sayı 3 – 5 aralığına yükselir. Bu sayılara elbette Lider Kullanıcılar dahil değil.

Şimdi biraz çarpma bölme yapalım.

Ortalama 2,5 – 3 kişi, 2 yıl ve 10000 şirket düşünürsek ortaya 3 * 2 * 10000 = 60 000 Adam / Yıl ihtiyacı çıkar.

Elbette projelerin hepsi aynı anda başlamayacak ama 10 yıl içinde bu şirketlerin yarısının bu işe girişeceğini düşünelim. Bu bizi ;

60 000 / 2 = 30 000 Adam yıl >>> 3 000 Adam sayısına ulaştırır.

Bu sayı proje bittikçe bitirenlerin diğerine devam ettiği durumda geçerli ve bu tam doğru değil. Büyük bir kısmı o şirketlerin içinde devam edeceklerdir. Eğer bu kişilerin şirketlerde çalışma sürelerini 2 yıldan 5 yıla çıkartır iseniz bakın ortaya ne çıkıyor.

3 * 5 * 10000 / 2 = 75 000 >>> 7 500 Adam ihtiyacı var.

Benim yaptığım hesabı başka türlü yapabilir, varsayımlarımı iyimser veya kötümser bulabilirsiniz.  Yıllardır bu işi yaparak para kazanan birisi olarak durumun değişeceğini pek düşünmüyorum, eğrisi doğrusuna gelir yine hesap buna benzeyen bir yere ulaşır.

Bu kimliğe sahip kişiler olmaz ise durum bugün olduğu gibi olur, peki böyle devam eder mi ?

Eder, çünkü tabiat bizi yukarıya itmek için özel bir çaba göstermez. Biz ve şirketlerimiz bu duruma adapte olmalı ve çareler bulmalıyız. Dolayısı ile bilgi sistemini kuramayanlar gider yerine başkaları gelir, onlar da kuramaz ise onlar da gider.

Bu gelip – gitme ülkemizin rekabetçi gücünü azaltacak ama firmalar kendi güncel sorunlarından ötürü elbette bunu hiç bir zaman dikkate almayacaklardır.

Bu alanı girişimciler ve iş konularına ilgi duyan, analitik düşünebilen, insan ilişkileri güçlü gençler için bir potansiyel olarak görüyorum.

Katkılarınızı bekliyorum …

Not : Hesap yaparken şu anda ERP Yazılımı satın almış gibi gözüken 2500 firmayı yok kabul ettim. Bunun sebebi bir çoğunun bu işi tekrar yapmak durumunda olmaları ile 10000 sayısının biraz daha fazla olabileceğinden. Zaten sonuç 7 500 olsa ne olur 6 000 olsa ne değişir. Ben bir okul fizibilitesi yapmıyorum ki !

Bu söz yine benim arkadaşlarımdan birisine ait, ancak bu sefer üniversiteden değil taaa orta okuldan …

Konuşmamızda tahminen 45 yaşlarında birisinin de ismi geçince arkadaşım ondan genç çocuk diye bahsetti, bende ona neresi genç yahu deyince sen kendi yaşına bak dedi. Dolayısı ile bu sözü bir “atasözü” gibi değerlendirebilirsiniz, ne de olsa ikimizin toplamı 100′ü geçiyor …

Bir erkek eğer profesyonel bir ofis çalışanı ise mutlaka her sabah traş olur. Diğer yandan kendi işinin sahibi olan veya ofis çalışanı olmayan bir çok kişi de her sabah traş olur. Peki traş olmamanın en düz yolu nedir ?

Elbette “köse” olmak.

Köse olunduğunda aynı zamanda bir erkeğin hayatında “yalınlaşma” gerçekleşmiş oluyor. Yalın öğretiyi çalışanlara duyurulur. Bu sayede her sabah yapılan bir faaliyetten kurtulunmuş oluyor.

Diğer yandan bir dükkan için en iyi nokta nedir ?

Elbette köşe olmak.

Mc Donalds’ı yaratan kişi olan Ray Kroc’a sormuşlar, bir dükkan için en önemli 3 şey nedir ?

Demiş ki :

1. Location

2. Location

3. Location

Herkes bilir ki Mc Donalds mümkün olan her yerde “köşe” bulmaya çalışır, tabii her zaman olmayabiliyor …

İşte dükkanınızı köşeye hele bir de önünden oluk gibi insan geçen bir noktaya açtınız mı … gelsin paralar, ooooh ne rahat.

Eğer sakalınız köse dükkanınız köşe değil ise  _ _ _ _ _  gibi çalışmaya devam arkadaşlar (normalde boşluk 4 harfli ama siz onu daha güçlü söylerseniz ikinci harfi tekrarlayacağınız için 5 harfli oluyor, hala bilemediniz ise gözleri en güzel canlılardan birisidir).

Tags:

Sürüş hocası diyor ki :

- Çabuk hareket edebilmen için direksiyona biraz yakın olmalısın.

- Nereye doğru gitmek istiyorsan oraya doğru bakmalı ve konsantre olmalısın.

- Çok frene basarsan tekerlekler kitlenir.

- Çok gaz verirsen araba spin hareketine başlayabilir.

Bu arkadaşı danışman olarak değerlendirebilirsiniz, sürücüye söylediklerinin hepsi bir organizasyon için de geçerli.

Tags:

Re-Structuring veya Yeniden Yapılanma !

Sizin başınıza hiç geldi mi ?

Şirketiniz için hiç düşündünüz mü ?

Birisi niye “yeniden yapılanma” düşünür ?

-  Başı belaya girmekte olduğu veya girdiği için.

-  Mevcut durum ile problemleri çözemediği için.

-  Garip personel problemleri ile uğraşmakta olduğu için.

-  Piyasa gerçekleri ile şirketin gerçekleri ayrışmakta olduğu için.

-  Hepsi birden …

Hangisini işaretlerseniz işaretleyin veya burada olmayan bir sebebi ekleyin sonuçta olacak olanı değiştirmeyecektir.

Yeniden yapılanma “av” haline gelmiş veya “avlanmış” bir firmayı “avcı” haline getirmez.

Yeniden yapılanma lineer gelişme sağlar, bu tür projeleri yönetecek olan kişiler dengeli kişilikler olacağı için zıplama oluşmayacak, rakibin önüne geçilemeyecektir. Sadece aşınma süreci yavaşlayacak ama acı yok olmayacaktır.

Bakınız … Arkadaysan sıçramalısın ….

Diğer sonuçlarını belki başka bir yazımda ele alırım …

Başarılı sonuç almaya çalışmak, bunun için yolu bulmak, yöntemleri uygulayabilmek bir insanın hem iş hem de özel hayatında onu ileriye taşıyabilecek bir kuvvettir. Kariyerinde ilerlemek isteyen herkesin bu konuda kendisini geliştirmesi gerekir.

Tutkulu ve enerjik, bir iş için iç veya dış standartları aşmayı öngören bir anlayış ile sonuç almaya çalışmak, sonuca ulaşmadan durmamak, çıkan engellerden yılmadan ileri devam etmek, sürekli gelişmeye inanarak başkalarını da bu doğrultuda motive etmek sonuca ve başarıya odaklı olmanın tarifi olabilir.

Şimdi daha iyi anlaşılsın diye bir de tersini tanımlayalım. Bu profili hemen tanıyacaksınız çünkü hepimizde biraz var:

Enerjisini bir çok işe yaymaya çalışan, hatalı öncelikler ile uğraşan, bu günün işini yarına erteleyen, geçmişten ders almayıp hep günü kurtarmaya çalışan, acil işi bir türlü bitmeyen, gelecek için bir şey yapmayan …

Sonuca odaklı olmanın dozu kaçarsa

Her şeye rağmen sonuç almaya çalışmak insanlar arası kuralları ve davranış etiklerini zorlayabilir. Eskiler ne demiş “azı karar çoğu zarar”.

Eğer bir yönetici iseniz her şeye rağmen yaklaşımı takım oyununu bozabilir, elemanlarınızı bir arada veya şirketinizde tutamayabilirsiniz. Eskiler bunun için de demişler ki ” hırs soğuk yenmesi gereken bir yemektir “.

Bir süre sonra “ben merkezci” olma ihtimaliniz yükselebilir, ne yapılması gerektiği ile ne yapmanız gerektiği bir birine karışır. Mantığı zorlayan biçimde baskı veya eleştirilere kapanma ihtimali gerçekleşebilir. Bütün bunlar sizi geriye dönüşü zor bir yola sürükler, yolun sonu işinizin de sonu olabilir. Eskiler bunun için de bir şey söylemiştir herhalde …

Bu durumu engellemek için kendinize şunları sorabilirsiniz :

Acaba ben insanları kaybetmek pahasına sonuçların elde edilmesine çok mu fazla önem veriyorum ?

Hedefe başka bir yoldan gidebilmenin imkansız olduğunu niçin düşünüyorum, başka bir yol için isteksizmiyim mi acaba ?

Ben niçin başarıyı başkaları ile paylaşmak istemiyorum, dünyanın merkezi ben miyim ?

Kendinizi geliştirmek için ise şunları yapabilirsiniz :

- Ekibiniz ile hedefi, zaman ve aksiyon planını paylaşmalısınız

- İnsanların kritik konularda aradığı, başvurduğu insan olmaya çalışmalısınız

- Karşınıza çıkabilecek engelleri önceden tahmin etmeye ve olunca ne yapabileceğinizi düşünmeye çalışın (Bence en zoru budur, insan evladı her şeyi aşabileceğini varsaydığı için çoğu kez ön hazırlık yapmaz … bakın etrafınıza herkes “en iyi otomobil sürücüsü” değil mi … inanmıyorsanız sorun ondan iyisi var mı diye … o zaman niçin araba sürmeyi öğrenmeye çalışsın ki …)

- İş konusunda kendinize yöneltilen okları “iş” olarak algılayın, hatalarınızdan öğrenin. Size yapılan eleştiri veya ufak çaplı saldırı operasyonlarından dersinizi alın ve devam edin. Eğer yapılan saldırı kişisel temelli bir şey ise de boşverin, siz devam edin … bir süre sonra dikiz aynanızda sadece boş bir yol göreceksiniz

- Neleri daha iyi yapmalısınız, nasıl daha iyi organize olabilirsiniz, performans kriterlerini ve hatta söylenmemiş olabilecek performans kriterlerini anlamaya çalışın. Çözülecek problemi sadece çözmekle kalmayın, onu nasıl bir başkasının uzun süre aşamayacağı bir noktaya taşıyabileceğinizi de düşünün.

Peki biz nasıl anlayacağız birisinin böyle olup olmadığını :

* Fırsatları görüyor ve onlar için harekete geçiyor mu ? Yoksa sadece dudak tiryakiliği yaparak “olsa”, “yapılsa” gibi zeki yorumlar mı yapıyor.

* Kendisi ve ekibi için performans standartlarını yüksek tutuyor ve onlara ulaşmanın kendisinin ve ekibinin sorumluluğu olduğunu ifade ediyor mu ?

* Zor hedefler için yeni yol ve yöntemler bulmaya çalışıyor, bu konuda ısrarcı davranıyor mu ? Bunun tersi fazla bir şey yapmadan beklemek ve etraftakilerin hedefi unutmalarını ummaktır.,

* Yaptığı işte pozitif, başarı için samimi olarak yardımcı olmak isteyen ve aynı zamanda başkalarının da ulaşmak durumunda olduğu hedef için onlara istekli bir biçimde yardımcı olmak istiyor mu ? Bunun tersi benim çok işim var arkadaşlar, elimizi sizin işe süremem zaten beni de ilgilendirmez …

* Başkalarını fikir ve önerilerini açıklamaları için motive ediyor mu ?

* Başkalarınında performansını yükseltmek için çalışıyor mu yoksa sadece kendisini öne çıkartmaya mı çalışıyor ?

Tags:

Üniversite ortamında son dersimi bundan yaklaşık 33 sene önce Boğaziçi Üniversitesi yaz kursunda vermiştim. O zamanlar ben de öğrenciydim.

Aradan geçen 33 sene için yüzlerce seminer verdim, hepsi çalışan kişilerin katıldığı etkinliklerdi.

Dün (13 Şubat 2013), 33 sene sonra, Bahçeşehir Üniversitesinde Business Communication dersi ile bu tecrübeyi bir kez daha yaşama fırsatım oldu ve bütün yarı yıl devam edecek. Hem benim için hem de öğrenciler için eğlenceli ve öğretici olacağını düşünüyorum.

Konu eğitim ve dersimiz İngilizce olduğu için size Thomas Huxley’in bir sözünü aktarmak istiyorum.

Perhaps the most valuable result of all education is the ability to make yourself do the thing you have to do, when it ought to be done, whether you like it or not.

Bana tekrar üniversite ortamını yaşama fırsatı sağlayan 40 yıllık dostum Necil Beykont’a ve üniversite yöneticilerine teşekkür ederim.

Toprağın altında bulunan demir cevherinden arabaya 81 saat içinde ulaşılmıştı. Bugün en basit saç parçanın “satın alınmış” saç plakadan otomobilin üstüne ulaşma süresi en iyi ihtimalle 72 saat …

Henry Ford bu işi başarırken hem ücretleri geliştirmiş hem de çalışma süresini kısaltmıştı …

Bugün yalınlaşma, israfın elimine edilmesi konuşulduğunda ilk duyulan “ama öyle olmaz …” cümlesi o günlerde henüz icat edilmediği için bunlar başarılmıştı herhalde, izleyin … hızlı üretimin ne olduğunu hiç değilse görmüş olun.

Benim çocukluğumda (40 yıl kadar önce) bilgisayarlardan süper işler beklenirdi. Filmlerde bol ampüllü kutuların bazen dünyayı yönetmeye çalıştığını, bazen onları ele geçirmek için büyük mücadele veren insanları seyrettik.

Sonraları bilgisayarların dünyayı yönetmek yerine oyun oynamak için çok iyi olduklarını anladık. Bu arada şirketlerimizin rutin işlerini, araştırma çalışmalarının yoğun işlemlerini çok iyi yapabildiklerini öğrendik. Dünyayı yönetmek işini şimdilik yapamayacaklarına karar verdik.

(Turist Ömer ve kompiter arasında geçenleri gençler bilmez ama bence bilseler iyi olur …)

Artık bilgisayarların dünyayı yöneteceğini konuşmuyoruz, arkalarında bulunan elektrik fişi buna engel, çekince durması şimdilik en önemli çıkmazı.

Ancak sağladığı analiz çabukluğu orta kademe yöneticilere olanı biteni daha hızlı anlamalarını, günlük işlemlerin daha hızlı ve hatasız olmalarını sağlıyor, insanların her an bir birlerine ulaşabilmesini gerçekleştiriyor. Bu imkanlar iş kavramlarını elbette etkiledi, iş dünyasında bilgi kullanımı ile iş yapma biçimi değişti, şirketler bir birlerinin bilgi sistemlerinden faydalanmaya ve bu nedenle operasyonlarını daha az insan saati kullanarak gerçekleştirmeye başladılar.

Dolayısı ile bilgi sistemi olmayan veya paylaşamayan şirketler bir süre içinde değişime uğramak zorunda …

Yarının şirketleri daha yalın, süreçlerin daha kısa tasarlandığı (uzun yapanlar sahneyi terk edecektir) yerler olacak. Bu sayede hiyerarşik derinlik azalacak, yönetenler aynı zamanda bilgiyi kullanma konusunda ustalaşmış olacaklardır, ustalaşmayanlar ya daha ucuza çalışan, daha az kazanan konuma geçecekler ya da iş dünyasından çıkacaklar.

Bir çok U-Hücre saat istikametinin tersine doğru tasarlanır: Niçin ?

İnsanların büyük çoğunluğu sağ elini kullanır, bundan dolayı U hücrenin akışı da “sağ elin tutması ve içeri alması”, “sol elin bırakması ve bir sonraya aktarması” şekline uyum sağlar. Buna “sol elin içeride” olması da diyebiliriz.

At yarışlarının büyük çoğunluğu ve NASCAR otomobil yarışları niçin saatin ters yönündedir ? Niçin pist yarışlarında atletler soldan sağa doğru (saatin tersine) koşarlar ?

Bu işin beynimizle ilgisi var. Bir çok insanın sağ elini kullanması ile aynı esasa dayanıyor (sol el içeride kuralı). İnsanın “sağ beyni” 3 boyutlu algıyı kontrol eder ve yine insanın sağ beyni sol tarafını daha etkin yönetebildiği için insan sol tarafını daha iyi kontrol eder ve görür (Matsumoto).

Şimdi isterseniz bu prensibi okumamış bir arkadaşınıza bir oyun oynayabilirsiniz. İkinizin de eşit sayılan koşucular olduğunu varsayarsak eğer arkadaşınız ile kim daha hızlı koşar iddiasına girerseniz şöyle yapın … Daire şeklinde bir parkuru siz saatin tersine koşun ona da saat yönünde koşmasını söyleyin (eğer sağ elini kullanıyor ise). Eğer düz yolda yenişemiyor iseniz bu kez siz kazanacaksınız.

Üretim alanında bazı U-Cell tasarımları saat yönünde de tasarlanmış olabilir. Netice de operatörleriniz nasıl rahat ediyor ise öyle yapmalısınız. Ancak sağ elini kullanan insanların sol – el – içte pozisyonunda en rahat ettiklerini siz de gözlemliyorsanız bu özelliği kullanabilirsiniz.

Video 5S üzerine. Kılavuzu karga olanın … diye başlayan söze uygun bir durumu anlatıyor. Başlangıçta adam kadına 5S seni heyecanlandırdı mı gibi bir soru soruyor, kadının her halinden çok heyecanlı olduğunu ! anlayabiliriz.

Ne günlere kaldık, heyecan duyacak başka bir şey kalmamış gibi …

Tags: